7
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
751
Okunma

yılan ıslıklarını topluyorlar nasırlı hayalleriyle
suda kaynatıp geçmişi susturmak için kullanıyorlar
faydası yok bütün sesler geçmişin tutsağıdır
göğsümdeki merdiveni gösterdim
dünyadan kaçmışların sığınağıdır burası
sen de gördün
o merdivenden tırmanırken düşen anlamları
kapımıza bırakılan bitmeyen susuzluğu
ıstırapla arası iyi olmayan şehirlerden kaçtık
Kurudere bize kucak açtı
Kurudere evlerin birbirine komşu olmadığı bir dağ köyü
Alayaka Köprüsünden sulara atlayan kuşlara seslendik
duymadılar bizi gözleri sağır olan kuşlar
yaşlanmayı alışkanlık haline getiren annem
sürekli ölüp duran babam
Tatvan, Güroymak, Mutki
sonra Meydan Köyündeki atalarımız
ve incitilen iklimler
helal etmeyecekler haklarını
sen de gördün Zeyno o gösterişli tuzakları
günah çukurlarını biz koymadık oraya
yoksulluğu coşkuyla alkışlayan şu zenginler
tabutalizm ile yönetilen bu yüreği kapkara ülke
böyle değildi düşlerimizin bizi götüreceği yer
tamam maske bulmakta hiç zorlanmadık belki
deniz suyunu yüzümüze sürüp ağlamayı gizledik
ama Ege bize iyi gelmedi. çünkü buralarda aşk
insanın kurtulmak istemediği bir hastalık
buralarda “cennet elması” bahçelerin
“trenler” yolculukların
“üzüm” Alaşehir’in tanrısı
rakı ve şarap, anason ve hüzün
hepimiz bükülen kıyıların çağrısında buluştuk
çok anlamlı sözcükler meyhanesinde
hepsi birden fazla geldi bir şairin yüzüne
öyleyse uyanışı anlatmaya çalışan bir şairin yüzü
Göçmen Kuşlar Kasabasıyla yıkanmalıdır önce
“dil yaranın zindanıdır” demişti bir keresinde
inanmıştık ona inanışın en zor olduğu günlerde
bir sevincin tenekeden saçağına sığınıp
hüznü geçici olarak yakın arkadaşlara bırakmıştım
hüznün canını yakmayın demiştim ayrılırken
sen de gördün Zeyno; planlanmış fırtınaların
yerle bir ettiği tarlaları sen de gördün
dil yaranın zindanı değil sahnesiymiş
zalime suskunluğun gösterisiymiş orada sahnelenen
5.0
100% (9)