5
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
1105
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan
Hayat hikayesinin 111.bölümü
Allah’ın izniyle kitabın sonuna doğru yaklaşıyoruz...
Tüm dostlara gösterdikleri ilgi ve yorumlarından dolayı çok teşekkür ediyorum.
bir anda on bin ateş yakıldı
göz kamaştıran bu manzara
mekke’ye aydınlık saçtı
müşriklere korku ve dehşet düştü
aralarından göç etmeye mecbur bıraktıkları
kainatın manevi güneşi peygamber efendimiz
şimdi etrafında on bin parlak yıldızla
yeniden bütün ihtişamıyla parlıyordu
mekke ufuklarında
ruh ve gönülleri ısıtmak için
mekke’nin üstüne bir başka haşmetle doğuyordu
bu doğuşa müşrikler hayretle bakıyordu
daha iki sene evvel
bu gökyüzü bu kadar parlak değildi
bu kadar aydınlığa
bu kadar azamete sahip bulunmuyordu
bir anda nasıl böylesine inkişaf etmiş
bir anda nasıl böylesine büyümüş
nasıl her tarafı aydınlatır olmuştu
söndürmek istedikleri nur
nasıl böylesine kısa bir zamanda
kendilerini sönük bir durumda bırakan
bir ihtişam peyda etmişti
hayret içindeydiler
taaccüpleri bin kat artmış
akıllara hayret veren bu şahlanışın sırrını
bir türlü çözemiyorlardı
*
kureyş müşriklerinden yardım alan beni bekirler
her şeyden habersiz
vetir denilen suyun başında ikamet eden
böyle bir saldırıdan
hudeybiye anlaşması gereğince emin bulunan
huzaalıların üzerine ansızın saldırırlar
hazırlıklı bulunmayan huzaalıları
ta mekke’nin içine kadar kovalarlar
harem’de bile adamlarını öldürmekten çekinmezler
çarpışma huzaalılardan yirmi üç kişinin
öldürülmesiyle son bulur
çarpışmada müşrikler,
beni bekirlilere at, silah gibi yardımlarla kalmamış
ileri gelenlerinden bir çokları da
bilfiil çarpışmaya katılmıştı
bunu efendimizden korkarak gizli yapmışlardı
ancak huzaalılar bunları tanımışlardı
kureyş müşrikleri, bu hareketleriyle
hudeybiye anlaşmasını resmen ihlal ettiler
bunun peygamberimiz (s.a.v.) tarafından bilinmesinden
son derece endişe duyuyor
hatta korkuyorlardı
aradan sadece üç gün geçmişti
huzaalı amr bin salim, beraberinde
kabilesinden kırk kişi ile
medine’ye gelerek durumu olduğu gibi
efendimize arz etti
yardım talebinde bulundu
efendimiz (a.s.m.) hadiseden fazlasıyla rahatsız oldu
huzaalılardan gelen heyeti
kendilerine mutlaka yardım edecekleri vaadi ile
yurtlarına tekrar geri gönderdi
kureyş müşrikleri beni bekirlilere yardım etmekle
kendileri için son derece tehlikeli
bir pozisyon meydana getirmişlerdi
Allah (c.c)
bu hadiseyi mekke kapılarının müslümanlara açılmasına
kabe-i muazzamada tekrar
tevhid bayrağının dalgalanmasına zahiri sebep kıldı
resul-i ekrem (a.s.m.) durumun
biraz daha açıklığa kavuşmasını istiyordu
bunun için müşriklere ültimatom mahiyetinde
bir yazı göndererek şöyle dedi
ya huzaalılardan öldürülenlerin kan bedellerini ödeyiniz
yahut beni bekir kabilesi ile olan ittifakınızdan vazgeçiniz
bunlardan birini yapmazsanız
hudeybiye anlaşmasını bozduğunuz
bunun neticesi olarak da sizinle
harp etmek mecburiyetinde kalacağımı biliniz…
kibirden bir heykel kesilmiş müşrik ileri gelenleri
akıbeti düşünmeyen kör hislerine kapılarak
peygamberimiz (s.a.v.)’in ilk teklifini kabul etmediler
harbe hazırlanacaklarını bildirdiler
böylece muahedeyi fiilen ihlal etmiş olduklarını
sözleriyle teyit etmiş oldular
hislerinden uzak kalıp
meseleyi akıl planına getirdiklerinde
içlerini bir telaş
bir korku kaplamaya başladı
yaptıkları hareketin doğuracağı vahim neticeyi
düşündükçe kalplerini bir korku sardı
hz. resulullahın elçisine
bu tarz cevap verdiklerine pişman oldular
meselenin tashihi için
ebu süfyan’ı medine’ye gönderdiler
git mahedeyi yenile
mütareke müddetini de uzat dediler
müşrik ileri gelenlerinin verdiği direktife göre
ebu süfyan, peygamberimiz (s.a.v.) ile görüşüp
eski fikirlerinden vazgeçtiklerini bildirecek
hudeybiye anlaşmasının yenilenmesini
hatta müddetin uzatılmasını temine çalışacaktı
ancak son pişmanlık fayda vermeyecek
müşrikler bu isteklerinde muvaffak olamayacaklardı
efendimiz (a.s.m.)
daha henüz ebu süfyan medine’ye gelmeden
işin neticesini haber verip şöyle buyuruyordu
ebu süfyan hudeybiye anlaşmasını takviye etmek
mütareke müddetini uzatmak için
yanımıza gelmek üzeredir
bu arzusuna nail olamadan öfke ile geri dönecektir
ebu süfyan medine’ye gelince
efendimizin huzuruna çıkmadan önce
ezvac-ı tahirattan
kızı hz. ümmü habibe’nin evine gitti
kerimesi hz. ümmü habibe’nin yanından ayrılan
ebu süfyan doğruca
hz. resulullahın yanına vardı
ey muhammed
hudeybiye muahedesini yenile
mütareke müddetini de uzat
efendimiz,
ey ebu süfyan
sen bunun için mi geldin
ebu süfyan, evet, bunun için geldim
resul-i ekrem,
biz, aramızdaki o ahit üzerinde duruyoruz
yoksa siz, bir hadise çıkarıp onu bozdunuz mu
ebu süfyan bir an durakladı
ne diyeceğini o anda kestiremedi
sonunda cesaretini topladı ve
Allah korusun
öyle bir şey yapmadık
ama biz, her şeye rağmen
muahedenin yenilenmesini istiyoruz.
resul-i ekrem
bu teklifine bir cevap vermeden sustu
ebu süfyan, çıkmaz bir sokağa girdiğini anlamıştı
bundan nasıl kurtulabileceğini de
bir türlü kestiremiyordu
ebu süfyan’ın içi
müracaatlarının neticesiz kalmasından
için için yanıyordu
süfyan, manen yorgun ve bitkindi
üzerine aldığı meseleyi halledememenin
üzüntüsünü yaşıyordu
ebu süfyan meseleyi anlamıştı
görüşmelerinden hiçbir netice alamamanın
eziklik ve ümitsizliği içinde
devesine zar zor atlayarak
mekke’nin yolunu tuttu
mekke’ye varan ebu süfyan’a kureyşliler
neler yaptın, anlat bakalım dediler
kötü bir elçilik yapmış olmanın ezikliği içinde
olup bitenleri olduğu gibi anlattı
kureyş müşriklerinin korkuları bir kat daha arttı
resul-i ekrem efendimiz,
artık kesin kararını vermişti
mekke seferine çıkılacaktı.
maksadını son derece gizli tutuyordu
hz. aişe validemize sadece
yol hazırlığımı yap demekle yetiniyordu
efendimiz,
gizliliğe daha çok ihtiyaç duyuyordu
mekke-i mükerreme gibi mübarek bir beldeye
kan akıtmadan girmek
kabe-i muazzama gibi
yeryüzünün en şerefli ve faziletli binasını
kimseyi öldürmeksizin
putlardan temizlemek istiyordu
şu duası da bu niyetinin açık ifadesiydi
Allah’ım
yurtlarına ansızın varıp kavuşuncaya kadar
kureyşlilerin casus ve habercilerini tut
görmez ve işitmez hale getir
beni, birdenbire görüp işitsinler…
bütün bu tedbirlere başvurduktan sonra,
resul-i ekrem bir kısım ashabına
mekke üzerine sefere çıkılacağını haber verdi
hazırlanmalarını emir buyurdu
o zamana kadar medine etrafında
islamiyetle müşerref olmuş birçok kabile vardı
efendimiz bu arada onlara da
Allah’a ve ahret gününe inanan
ramazan başında medine’de hazır bulunsun
diye haber gönderdi
ramazan ayının ilk günleri idi
gönülleri Allah ve resulünün muhabbetiyle
coşup taşan
on bin mücahit medine’de hazır bekliyordu
bunların yedi yüzü muhacirlerdendi
beraberlerinde üç yüz atlı vardı
ensarın mevcudu ise dört bin idi
onların da yanında beş yüz at vardı
geri kalan asker sayısını
etraftaki kabilelerden gelen müslümanlar
teşkil ediyordu
bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra
resul-i kibriya efendimiz
tek kalp gibi çarpan
on bin kişilik muazzam islam ordusuna
hareket emri verdi
medine’den çıkış
ramazan’ın ilk günlerine rastlıyordu
bu sebeple resul-i ekrem ve mücahitler
oruçlu idiler
hava oldukça sıcaktı
bu sıcaklık altında yol almak
fazlasıyla yorucu ve zahmetliydi
dayanılacak gibi değildi
üstelik, her an bir çarpışma çıkabilir
bir mukabele ile de karşı karşıya kalabilirlerdi
halbuki, harpte güç, kuvvet lazımdı
oruç mücahitleri bir noktada
takatsız hale getiriyordu
ancak kendi başlarına hareket edemezlerdi
resulullahın ne yapacağını bekliyorlardı
oruç açılacak mı
yoksa devam mı edilecekti
islâm ordusu kudeyd mevkiine gelince
Efendimiz ikindi namazından sonra
orucunu açtı
ashabına da açmalarını emretti
bu arada sekiz kişilik bir birlik ile
necid tarafına gönderilmiş bulunan ebu katade
gelip orduya katıldı
aynı zamanda etraftan da birçok müslüman
gelip islâm ordusuna iltihak etti
yine bu sırada
mekke’den gelen
hz. abbas ailesiyle cuhfe mevkiinde
islam ordusuyla karşılaştı
son derece memnun olan peygamberimiz (s.a.v.)
kendisinin kalmasını
ağırlıklarını medine’ye göndermesini istedi
ey abbas
sen muhacirlerin sonuncususun buyurdu
kudeyd mevkiinde konaklayan efendimiz
ordusunu savaş düzenine koydu
sancaklar ve bayraklar bağlayarak
onları kabilelerin bayraktar
ve sancaktarlarına verdi
efendimizin gizlilik stratejisi
o ana kadar son derece başarıyla sürmüş
mekkeliler en küçük bir haber dahi alamamışlardı
merruzzahran vadisine geliş geceye rastlamıştı
o ana kadar
üzerlerine gelişinden haberi olmayan
mekkeli müşriklere
gelişini muhteşem bir ateş donanmasıyla
bildirmek istedi
her mücahide ateş yakmalarını emir buyurdu
işte kureyş müşrikleri
ancak gözleri kamaştıran
bu on bin ateşlik muazzam manzara ile
işin farkına vardı
mekke’nin çepeçevre kuşatıldığını anladılar
redfer