Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
redfer
redfer

Simitçi Ahmet

Yorum

Simitçi Ahmet

2

Yorum

11

Beğeni

0,0

Puan

2130

Okunma

Simitçi Ahmet


Belki de şiirlerimizin gücü samimiyetten geliyor .
Aşkla yazıyoruz.
Kalbin dili tek,
Kalbi ilhamlarla işaretliyoruz
desem…
Zaman içinde
göreceliğin taşkınındaki ,
o kekremsi tat ,
bazı duyguları geliştiriyor bizde.

Ufkun arkasında ,
yıllardır zihinde gezdirilen,
kendisiyle defterler doldurulan ,
bilek ağrıtan,
uyku bölen ,
bir şey işte,
yazmak.

Bir sinema filmi gibi .
Bir ağacı kökünden keserken ,
denizleri çöplüğe çevirirken,
bir çiçeği koparırken ,
yaptığımız tek şey ,
hayatı yok etmek olmuyor mu .

Yarım nefes durup düşünmek gerekiyor dostlar.
Durmalı ve içimizde kalan donmamış parçaları ,
koruma altına almalıyız.
Evvela kendimize verdiğimiz değerin
nedenini hatırlayıp başlamalıyız belki de.
Zorlansak da yaratılan her varlıkla
bir bağımız olduğunu yeniden hatırlamak fena olmazdı...

Hepimizin çevresinde kayıplar oluyor.
Ortak acılar yaşıyoruz
Ciğerimizin yerinde durduğunu görmüşken ,
vicdanlarımızda da donmamış noktalar olduğunu hatırlayalım.
Yeniden selam vermeye başlayalım
sıkıntıları unutturacak tebessümleri sunarak .

Bu da geçer ya hu perdesinden
omuz verelim
umut olalım,
dost meclisine varıp diz kıralım
Velhasıl kahvenin hatırını telvesinden alıp
kırk yıla yeniden yaymak fena mı olur

Şu döne döne nevri şaşmış dünyada,
onunla birlikte dönen bir kent
ve o kentte de yerinde sayan bir mahalle vardı.
O mahallede ise birçok insan,
birçok dil, bir düzineden fazla dedikodu...

Ama bir tane kahvehane bulunurdu sadece
Bütün önemsiz meseleler ,
orada görüşülüp ,
mühim bir hâle bürünür
ve o dört duvar arasında kat kat büyüyerek
evlere yayılıverirdi.

Ne konuşulursa konuşulsun,
iki ayağı olan insanlar arkasını dönüp gidemezdi oradan.
Gitmezdi yani.
Öyle bir yerdi.
Hatta gelin, neleri işitip neleri yuttuğunu
köşedeki çay ocağına soralım, desem
ocağın fokur fokur kaynayan suyu
buz keserdi de
yine cevap veremezdi.

İlk defa Ahmet’ten bahsediyordu bu leylekler meclisi.
İlk defa; önemsiz kullardan biri olan Ahmet’ten bahsediyorlardı.
Simitçi Ahmet’ten.
Ahmet ise, mahallelinin çayını ve günahı kıtlayarak içtiği bu saatlerde,
sabaha ya kısmet deyip
çoktan yün yorganının altına girmişti.

Ahmet, adının, kahvehanenin tahtalarını gıcırdatmasından
tam bir hafta önce
her zamanki gibi yine
erken kalkmış ‘ya nasip’ kapısına sığınmıştı.
Günün ilk ışıklarıyla simit teknesini yüklenmiş,
yoluna koyulmuştu ,karısından helallik alıp.
Yolu, çalışmak yoluydu.
Bir sıraya koyardı ,yapacağı tüm işleri
Allah fırsat verirse de yapardı hepsini

Bir mesele vardı, günlerdir kafasında dolaşan
Oğlunun iki gün sonraki mezuniyetinde giyeceği,
henüz olmayan ceketini
bir türlü sıraya oturtamamıştı.
Aklından sildikçe tekrar yolunu kesiyordu bu meret.
Ne yapsa
ne etse diye düşünürken eli,
boynunda taşıdığı keseye gitti.

Kesenin içi kefeniyle doluydu.
Uzun uzun düşündü.
Sonunda, ya nasip, diyerek mahallenin terzisinin yolunu tuttu.
Gidip kefen parasını koydu masanın üstüne
ve bana astarsız bir ceket dikiver, dedi Ahmet.

Zaman geçmiş,
terzi ceketi dikmiş,
Ahmet de sırtına giyip oğlunun mezuniyetine gitmiş.
Sonraki günlerde ise ceketini üstünde
kefen niyetine taşımaya devam etmişti.
Ne olduysa ,
olanlar zaten bundan sonra olmuştu.

Ömründe kollarına gömlek dışında
başka bir şey geçirmemiş olan mahalleli,
ceketi Ahmet’e,
Ahmet’i cekete yakıştıramamıştı.
Ve artık kahvehanede çayın yanına
simitçinin ceketi söyleniyordu.

Bir çay; Ahmet, ceket diktirmiş.
Bir çay daha; ceketine bir de astar ekletmiş.
Çayları tazele; hele bakın siz şu artiste,
bir de salına salına gezermiş mahallede.

Dördüncü çay, beşinci çay derken...
Oyunlar bitip yeniden kurulurken...
Kış gelmiş, mahallenin üstüne bir bulut gibi çöküvermiş.
O kış, ölüm mahallede elini kolunu sallayarak dolaşırken
gelip bir yoksulun kapısının önünde durmuş.

O yoksul bizim Ahmet’ten başkasıydı.
Yeri, yurdu, kökü, kimsesi bilinmez bir garibandı.
Zatürreden öldü, dediler onun için.
Bütün mahalle bir araya geldi.
Şu garibin cenazesini kaldıralım, diye düşündüler.

Ne olduysa konu değişti.
Biri kredi borcundan,
biri çocuğunu evlendireceğinden,
biri aylardır işsiz olduğundan,
bir diğeri henüz yatırmadığı faturalarından,
ötekiler de başka şeylerden bahsetmeye başladı.

Onlar yakına dursun,
çoktan terzinin yolunu tutmuştu Ahmet.
Ertesi gün ,
garibanın cenaze namazı kılındıktan sonra ,
ahali yine kahvehaneye geçti.
İçeriden “Vah zavallı, ah yetim,
vay gitti daha gencecikti...”
diye yükselen ağıtlar,
terzi Mahmut’u görünce methiyelere evrildi.

“Vay ne iyi ettin Mahmut,
Allah razı olsun senden, ah ne büyük sevap...”
Terzi önce afalladı.
Ahalinin ortasına bir sandalye çekip oturdu sonra da.
Lafa girdi. “Yanlış anladınız ağalar,
bende para ne gezer.
Düneyin Ahmet Bey geldi dükkâna.
Ceketini çıkarıp elime verdi,
bunu al da on metre bez kes,
garibanın cenazesini kaldıralım, dedi.
Sonra da, ya nasip, deyip çıkıverdi.”

Hep bir ağızdan;
“Vaay, Ahmet Bey hakikatli adammış.” naraları yükseldi
Öyle ya, Ahmet hakikatli kullardan biri idi.
Üstelik artık ‘Bey’ idi.
Mahalleli ise o günden sonra
uzun bir sessizlik orucuna niyetlendi.

Bu vesileyle kahvehanenin duvarları
ilk defa camın kenarındaki radyoyu işitti.
Barış Manço, radyodan çıkıp
mahallenin sokakları arasında geziniyordu;

“...Sonunda herkes anladı,
ya nasip ya kısmeti
İbretiâlem oldu Ahmet Bey’in ceketi
Meğerse tüm keramet
ceketteymiş be Ahmet ”

redfer

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Simitçi ahmet Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Simitçi ahmet şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Simitçi Ahmet şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Buğra San
Buğra San, @bugrasan
5.12.2025 11:17:24
Barış Manço sağ olsaydı mutlaka bu hikayeyi okumak isterdi. Kendi hangi duygularla yazdı bilinmez ama sizin şarkıyı tam özümsemiş yorumunuz güzel bir hava katmış. Belki de şarkıdaki boşlukları doldurmuş oldunuz. Ya da sözlere anlam kattınız. Çok güzel olmuş. Çok da severiz bu şarkıyı. Gönlünüze sağlık.
YEŞİLIRMAK
YEŞİLIRMAK, @yesilirmak1
5.12.2025 06:56:01
Değerli kalemdaşım
Her eserin bir yazılış amacı, iletmek istediği bir mesaj vardır.
Sizde şiirinizde soyut kavramları ve düşüncelerinizi sade bir dil ile aktarmışsınız eserinize şiirin siz de uyandırğı duyguyu çok güzel aktarmışsınız kaleminize
Yazan kalemi kutlarım
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL