13
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
579
Okunma

Aşılmaz, bir deryay-ı ummandır, şu hasretin
Koynunda uyur zaman, Ladik akşamlarında
Semah yapıyor gibi, duygu sineye döner
Bir huzur bulur cem’an, Ladik akşamlarında
Terk-i diyar eylerken, ben-i mevsim-i hazan
Hasbi halim pek yaman, Ladik akşamlarında
Bi çare-i şu gönlüm, sallanır her gün Dâr da
Sükun-u feryad aman, Ladik akşamlarında
Tebesüm-ü handeler, savrulurken tipide
Sis arasında leman, Ladik akşamlarında
Seyr-ü seferindedir, alevlenen duygular
Zann-ı bilinmez güman, Ladik akşamlarında
Hal-i perişan kalbim, gör kimlere ram olur
Bir lal-ı ıssız liman, Ladik akşamlarında
Bir şebnem-i damladır, didelerimden düşen
Sarsılmaz kalpte iman, Ladik akşamlarında
Zebercet’i aratmaz, savrulurken saçların
Ömür alevli saman, Ladik akşamlarında
Salınıyor bahçede, Laodikyalı güzel
Kokusun salmış numan, Ladik akşamlarında
Sadık DAĞDEVİREN
Aşık LÜZUMSUZ
ETEK YAZILARI
DERYA : Deniz, her şeyin bol olduğu yer
UMMAN: Ana deniz, büyük deniz, Okyanus
LADİK : Denizli…Eski Laodikya’nın kısaltılmışı, Laodikya’da kurulmuş bir beylik adı
SEMAH: Tavaf, bir şeyin etrafında dönme
SİNE: Bağır, Göğüs, Türek
TERK-İ DİYAR : Bulunduğu yerden gitme, ayrılma
MEVSİM-İ HAZAN : Sonbahar
HASBİHALİM: Durumum, görünüşüm
BİÇARE : Zavallı
DÂR : İdam sehbası
SÜKUN-U FERYAD : Sessizlik ve çığlık
TEBESÜMÜ HANDE : Tebesümde ki gülüş
HANDE : Parıldayan, parlayan, yıldız gibi olan
SEYR-Ü SEFER : Aynı güzergahta ilerleyen, giden
ZAN : Sanılan, öyle olduğuna inanılan
GÜMAN : Zihin karışıklığı, olmayan var sayılan
RAM: Boyun eğmek
LÂL: Susan, konumayan dil
ŞEBNEM : Çiğ
DİDE : Göz
ZEBERCET : cam gibi parlak, sarı renkte, doğal demir ve magnezyum silikat.
NUMAN : Kan, gelincik