isli yorgunluğun karanlık feneri
yıldız askılı gecenin ışık yağmuru
kurgulu yalınlığın süslü dansında anlamaya çalışıyorum derinliğin hızla dağılan parçalarını...





kırdığım bileklerim bir şiirin içinde
ıssız konuşmalarla satırlarımı ovuyor
gölgeli rüzgarın uçurum basamaklarıyla kendime yansıyorum..
yelkenli yolculuğun sözcük fırtınasında ırmaklar
aynada yapışkan gözyaşı
ve
bakışlarımın ustalığında gümüşten zincir
yazgı duygusunda korku ikliminin
bulutsal atlası
göğsümde hüzün büyüsü
hayalden heykellerin sırtıyla sallanır
gözlerimin sahili..





ruhumun derin kısraklarında uyuyorum
okunaksız kayboluşun izinde dokunduğum ışıklar
dudaklarıma aşkı güneşlerken
içimdeki tarihin sularında yüzüm
düşlere mavi bir toprak bırakıyor
çırılçıplak esmerliğin kırık ve katmerli gürültüsünde bir ağacı sayıklıyorum

dünya kapalı mahzen boşluğun kapılarında..


.....