0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
739
Okunma
Mahşeri bir ağırlık çöker omuzlarıma
Ganita’da yorgun akşam üzeri
Düşlerimde sen
Arkamdaysa,sensizliğin ayak sesleri
Terk ediyor bir bir eski dostlarım
Yetim kalıyor aşina çerçeveler
Albümlerde tanımadık simalar
Kuşatıyor en güzel hayallerimi
Sohbetine doyamadık Tomaç Ağabey
Trabzon Bab-ı Ali’si seni benden soruyor
“Hadi,buna da cevap ver!” diyor
“Başımın belası, hüzün şairim
Bu yol ne kadar uzun ,
Ve gidenler neden geri gelmiyor?”
Akçaköy’den Kamil Hoca
Ona cevap veriyor
Çamlıca sırtlarından en küçük amcam
“O benim, en civan yeğenimdir
Her şeyi bilir
Ama bunu nerden bilsin
Daha buraları hiç görmemiş ki
Hem sorun öyle zor,
Ve daha önce hiç çözülmemiş ki!”
İliklerime işliyor ağır ağır, ölüm korkusu
Zemherilerde çalan çoban kavalı
Kıstırılmış duvarlar arasında
Azrail kol geziyor
Kol kola girmiş bütün dostlarım, halay çekiyor
Suskun bir tarlada
Ruhum bedenimden sıyrılmış onlarla dans ediyor
Gözlerimden bu gece, isimsiz mevsimler geçiyor
Her mevsimde ömrümün bir parçası var
Yıldızlar düşüyor göklerden yere
Yıldızlar; ömrümün taneleri kadar
Ağrılar, sızılar geride artık
Acıtmıyor dünyalık hatıralar