5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1168
Okunma
metal bir fırtına esiyor ruhumda
avare yıllarımdan kalma bu akşam
derin bir ‘ah’ çekiyorum sonra içimden
yıkıyorum duvarlarını siyah gecenin
yirmidört ayar gülüyorum sonra kendime
kuralsız kabadayıları misali eski istanbul’un
yalnız sokaklarında nara’lar atarak
yürüyorum üstüne bütün endişelerin
el sallıyor uzaktan yosmanın biri
kayıp yıllarımı geri verecek sözde
oysa bilmiyor ki
düşmez artık bu saatten sonra hiç kimse
şarap rengi gecenin kucağına
delik deşik ediyor gözleri,lakin
dudaklarının arasında tutuklu
sözlerinden daha ağır basıyor gece
gece,bitmez tükenmez bir senfoni
çıkamıyorum bu gece sokaklarından
karanlık gölgeler kapanıyor üzerime
acıyor halime de sonra şehr’in emir’i
geri veriyor yarım uykularımı
gerçekler değirmeninde yitiyor ümitlerim
kayboluyor gölgeler bir karanlık hale’de
sürer gider bu serüvenler akşamdan sabaha
bilmem ki daha kaç sene
eriyorum ellerinde şimdi kahbeliklerin
hayat bir engizisyon mahkemesinde
aradan bir asır geldi geçti de sanki bu gece
daha bir gün bile yaşamamış gibiyim