6
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
1647
Okunma

Hani yarın bayramdı, çat kapı geldim anne
Doya doya uzansam dizlerine!
Suçumdan bahsetmezdin, ceza mıdır yokluğun?
Ne taze mahlep kokusu...
Yosun tutmuş tahta oyuncaklarım.
Soğurulmuş hatıralar
Hep mi susacaksınız, nerede çocukluğum?
Umarım düne dair bir şeyler konuşurlar
Damlarda yuvalanmış üveyikler, kumrular
Ben de bu evde doğdum.
Ekmeğimi bölüşürdüm kış boyu
Dar sokaklar ıssız, mevsim ilkbahar
Neşeyle uçarsınız, nerede çocukluğum?
Patiska mintanlarla, kara lastikler giyer
Yamaçları, düzleri hasıra çevirirdik.
Gah düştüm, gah doğruldum.
Değişmiş mi tabiatın karakteri, dokusu?
Bir yudum suya aç, kadim topraklar!
Salıncaklar kurduğum kestane ağaçları
Yağmurda saklardınız, nerede çocukluğum?
Teğet geçerdi acılar, cenaze alayları
Hayata dair başka ümitlerimiz vardı.
Minyatür kaleler, köprüler kurdum
Ezbere koşardık okul yolunu
Fi tarihinden kalma Arnavut kaldırımlar
Aynı kulvardasınız, nerede çocukluğum?
Vaktiyle bu civarın en gözde bekarıydı
Boşuna sevmişim Güzide Ablayı.
Saçlarına beyaz güller takardım
Başına taç yapmış elin oğlunu.
Belleğimde canlanan vefasız hatıralar
Su gibi akardınız, nerede çocukluğum?
Gönlümün kıyısından bazen güzeller geçti
Şu zalimin yüzünden harcadım gençliğimi.
Çoktan beri yorgunum.
Baba ocağımın ateş komşusu
Uydurukmuş meğer cümle masallar
Bari şimdi kanmasın, nerede çocukluğum?
Ömer ÇELİK / 13.07. 2020
5.0
100% (10)