6
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
1180
Okunma
Kül sürmesi çekmiş bir geçmiştir aşk
ilk satırda yağmur rendeleyip vagonlarıma yük eyledim
oysa Süleyman’a göre yükün cismi değil ismi ağır gelirmiş
sırtın hıncı da hancı sına bükülürmüş
kendime sözümdü
gar sancısı çekmiş soğuk ve yabancı
bir insan ırkı önünde yüzümü doğuracaktım
ve doğurdum
makamlar bir bekçinin düdüğüne toparlanıp
dur diyordu
duramıyordum
durmak ısırıyordu topuklarımı
ve peronlar adımlarımla çoğalırken
fikrimde kalabalık bir yolcu endişesini
inşa ediyordum kendime
dizlerimin bağlarını kirpiklerimle oynatıp eğlendiriyordum korkularımı
saçları dağınık bir ülkenin kalbini toparlayıp geçiyordum
ve benimle birlikte geçen bir şeyler daha vardı
varlık ve benlik sorgusundan diri kurtulanlar gibi
sonra şehirleri kovalayan ağaçların yapraklarını çalmaya başladım
kendime çalınmış gibiydim
hat sınırları belirginleştikçe
tırnaklarımın altı terleyip
tahmini bir sonu anımsatıyordu bana
inancını yitirmiş bir kabile gibi durdum
duruyordum
sonra
durduklarımı sayıp, sayıp
parmaklarıma astım
parmaklarım,parmaklarım
evet
onlarla yüz yüzeydim
durdum mu durmadım mı
anımsıyor gibiyim durduğumu
Kesin durdum
çünkü daha önce hiç bu kadar kalabalık durduğumu hatırlamıyordum
parmaklarım evet parmaklarım
onlarla yüz yüzeydim
durmuştum
boyuma sataşan bir yüktü rüya
oysa bir bavuldan fazlası değildi dünya
dolmuştum