3
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
2261
Okunma

eşgali belirsiz sevdaların, yasaklı sevenleriyiz biz. belki o yüzden, ne zaman şiire dokunsak, devrime yeltenir yüreğimiz...
Yılmaz Güney
hep aynı yerdeyim.
bir taşla
sapanı arasındaki
o garip boşlukda
o gergin sabırda...
düştüm/düş’tün
gölgeme sığmazken kanamalarım.
kullanılmamış zamanlarda
sana uyanıyorum/terli
ve alınganım.
serserimsin benim/zorbam
salaş düzenim.
bu yüzden gözlerim
göğe çevrili,
ayaklarım suda
kalakalarak sende
yaşıyorum..
sende taşıyorum ki
bentlerime dar geliyor
ırmaklarım..
canımın içinin/içinin içi.
ruhumsun benim
doğarken içime üflenen
sahipliğin birleştiriyor
avuç ici çizgilerimizi
geceyi sonra gündüzü ki
Aralık paylarına titremeler
birakıyorum..
ten yangını, ateşim kor
bedenimin soğukluğu
hep bir kalabalıkta
varlığının gizemini
iki dudak mesafemde
gizlediğim..
aşkını ver bana
üşümeyeyim.
biliyorum korkuyorsun
tedirgin ve güçsüz
insanlarız biz
yaptırımla ödülü
barışık tutan
mesafelerimiz.
yüreğimizle mantığımiz
arasında
senden gelecek ne varsa
kabülümüzdür
göğüs kafesinde kuşlar
ritmi bozuk kalp atışları
ay ışığı dolu gözlerle
ahhh o sabah uyanışları
özeldir açığa çıkması
teninin,
sen billki
bende seni seveyim.
savaşır
ve doğruluruz
her karanlıkla
sarsılmanın
yakın imgesinde
bilmenin daralır
çemberi/acıtır
tabirsiz rüyalar
yüreğin burkulması
göz dayanıksızlığı
aşk azlığı
açılır ve kapanmaz
tarihin yakut yarası
ılık bir süzülüşle
geri dön
avuç içlerinden
öperken beni
bırakma yeryüzü
salına
ellerin:
saklı cennetim benim..
(...)