0
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
588
Okunma

sana savaşların,
intikamların
ve çizilmemiş Atlaslardaki
yalınlığın ve yalnızlığın
buz gibi soğuk yanlarından
ve tam içinden değil..
yüreğimdeki umudun
mavi tarlalarından
ve kuşların
sapan değmemiş kanatlarından,
nehirlerin ve ırmakların
sadece nehir ve ırmakların
sırılsıklam ettiği
içimdeki ıslaklıktan/ütopyadan..
çığlık çığlığa bağırarak
ve kızıp titreyerek
yazıyorum bunları..
(...)
Su-sa-rım..
Eksik ve sırılsıklam
Bir ağıtın sessizliğiyle
Sana ki
Bana sunduğun yaz meyvelerine
Gelmesin hazan/
Değmesin güz.
Su-sa-rım..
Zılgıt düşerken yaralarına
Bir merhem
Bir gölge
Bir dua ile susarım
Sen ki
Dokunma!
Papatyalardan ve nice
Bensiz günden ırak tenine.
Hangi dokunuş tene zarar?
Göğsündeki nura
Ayetler indirmek için
Çöle ve kuma dokundum,
Kavruldum!
Nasılda
Katili oldum kendimin,
Bir eyvah kadar
Mahcubiyet yaşıyorum
B-akma sen.
Bakma, sesim düşer/eksilir
Sensiz ve sessiz odalarda ki
Göğüs uçlarımda bir martı
Ha uçtu ha uçacak…
Bakma sen,
Bir martı çığlığı nefesime dokunur.
Sen ki çocuk,
Sen ki ana,
Sen ki sevdiğim/kadın,
Kadınım.
Sana/sadece sana
Su-sa-rım…
(…)