3
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
784
Okunma
Elbisenden önce ruhunu soymak istiyordum
Duvarlarının yıkıldığı bir zamanda ki
Yerinden sökülmüş seslerimizi
Ve dileğimizi Tufandan kurtulmuş
Bir çiçeğin yapraklarını düşmüş
Bütün renklerine serip
Dokunmak istiyordum
Hiç öpmediğin parmak uçlarımla
En acımayan yerlerine….
(...)
dağınık çarşaflara
saklanmış
denizaltıların
masallarını anlatacağım
sana/
sadece sana
toz tutmayan ANılar
bul önce
sonra elyaf döşemelerde
şaşkın bir kedi bakışı
kalabalıklar ve ihtimaller
dokunulmamış yüksekTEN
fincan
terlemiş raflar
açılmamış çekmeceler.
gümüş bir dokunuş dayanıyor
gamzelerinin kuytularına
sırtını teğet geçiyor
derin bir nefes alıp
yine sevişmeli belki.
hayal etmek yetmiyor
dokunmak ve koklamak
gerekiyor
ısırmaktan çok
tedirgin oluyor parmak
uçların.
tatmin.
mavi bir dalga
çarpıyor kasıklarına ki
siyah bir duman
katran karası bakışlarıyla
gecenin dudağında.
ve ben,
sevgilim olamayan/sevgili
izliyorum şaşkınlıklar içindeki
gölgeni.
ağırlaşıyorum...
taş kadar ağır
ve tüy kadar uçucu
zamAn kavramı içinde,
gelip dokunuyor
narin avuç içleriyle
sıcağı güneşin
anlam boşluğa gömülüyor
ve hücrelerimde
eksik sorgular/
sorular birbiri ardına..
bir düşme isteği/
bir uçurum..
omuzlarımda tüneyen
bir çığlık
tetikliyor parmak uçlarımı..
hani bazen
ay düşer maviye
ve yakar ışıklarını limanın
ve gizli özneler
çekilir yüreğinin
dört odacığına ki
eksik susmalarında
bir cevap kalır..
dokunur inatla bir çakıl taşı
çıplak tabanlarına
böyle zamanlarda.
(beni ne kadar anlıyorsun?)
çimlerin üzerinde
hep birileri olmaz mı?
nötr hayallerinin peşinde..
bunlar hep oluyor yani...
sen gemileri sevdin/
köpük köpük dalgalarıyla
ve ben tren yollarını,
hissederek çeliğin soğunu
tenimde/tenin gibi..
sen bana ve ben sana
kahramansız sarmaş dolaş
bir masal,
masallarda kahramansız kalır
bak buda olur..
uyanırsın..
geç kalmamak için hayata..
güzelleşirsin
emerek rujunu
ve esmerleşerek,
ellerin dolanır saçına
şekline vermek için
karıştırırsın
ve en iyi şeklin
bu olacağına inanırsın
ve zamAna hayret edersin,
saatine bakıp
nasılda hızlı aktığına/
yola çıkarsın..
binalar..
insanlar ve görüntüler/
gürültüler
çıkmaz sokaklarda
saklanmış boşluk ve kaos/
e-cinler..
keskin kokulu güdüler
ve dürtüler
ve bir sürü
parantez içi hayatlar..
ciğerlerini ve soluğunu
kontrol edersin
avuçların terler önce
ve suratında
bir yanma hissi
yanaklarına ve alnına bulaşır
sonra giderek ilerler/
yayılır bir yerlerine..
vitrin camlarıyla yüzleşirsin
hep aynı yüz
ve hep aynı anlam...
-ilk giydiğin elbisenin rengini ben söylemeyeceğim
-hadi bir anımızı anlat
sahi..
senin sokakların neden
hep ıhlamur kokar...
bir tını bu
beni yazmak girdabından
asla kurtarmayan..
dilimin ucundaki
eksik melodiden
ve telleri kopmuş kemandan..
dağınık raflarımdaki
kelimelerden
ve devrik cümlelerden..
maskelerden kaçıp
kuytularımın sensiz
ve sessizliğindeyim
şu an..
ne kadar doğru
ve ne kadar yanlışım
bilmiyorum
merakda etmiyorum..
ilgisiz kalıyorum birazda...
beklemeden
ne kadar olduğumun cevabını
ve ne kadar hak ettiğimi
düşünmeden
sadece buradayım..
sana çokça yakın/
kendime çok uzak
olan yerde...
(...)