0
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
608
Okunma

çatlayan dudaklara
dokunan
parmak uçları bilir.
yarılır deniz
ve kırılır lut.
(...)
ellerini çekip ellerinden
ve şiirlerini mısra mısra
kapattı yüreğinin en ağır kapısını
kendi dışından içine doğru
kör bir adım gibi ilerledi içine.
hep biraz mağrur/biraz eksik.
bir aşk yeniden başlar diye
ilkbaharlarda...
dalından kopan ve kopartılan
tüm kuru yaprakların
özeti gibidir bu
dört mevsim yaşayan
yürekler için.
ve ömür kışa/soğuğa açılan
-son
-baharlar gibi çekilir
çekilir böyle
kıyılarından içeri
ıslak,
bir zerre düşse eteklerine
tenin kaşınır hayata
biliyorum ki
sen tabirsiz rüyalar
bulursun kuş kanatlarında.
bir hesapsızlık var aramızda.
yarı çıplak bir sevişme kadar.
önemli değil evet
içinde olup olmamam
kaygan zeminlerinde
tökezleyip,
yerinden ve yurdundan
kovulmuş
kavimler gibiyim.
omuzlarından.
sayfalarından bir defterin
ve o derin bakan
elasından gözlerinin
ilk aşklardan ki
arka bahçeye gömdüğüm
mavi misketler kadar
çocukluğum/çokluğum.
yıllar/yollar.
köprülerin ve tenin.
hiç öpmediğim
parmak uçlarını çekip
avuçlarımdan
kapattın kendini
çıkmaz sokaklarının içine.
sana damlıyorum
ne zaman yağmur yağsa
umutlu bir damlayla.
sana düşüp,
parçalanıp sana,
yuvarlanıp sana
keskin bir virajda.
hayır.
tutamıyorum ellerinden.
en iyi bildiğim kuyulardan
düştüm/
düştün ki
baharı seviyor olsan da
güze hasret uykularımın
canı çekiyor seni.
seni diyorum seni/
uçuşan bir düşün
tüllerini çekip alnımdan.
ırmağın yüzünde
yüzüne b-akıyorum
şahit buna
demirden köprüler,
ağaçlar..
aşk kadar nefret şahit
neden uzun uzun
b-akamıyoruz kendimize
sevemiyoruz uzun uzun
bir böceğe ömür
verenden tut da
saçlarının beyazında tel tel
yaşlananlara kadar
herkesin öldüğü
bir zamanda
keder budur işte
tenine düşen
gün ışığını inatla
kovmaya çalışmak.
başını çevirmek
önce sağa,
sola sonra
vücudunu oynatarak
sığmaya çalışmak
içinin kuytularına ki
replik almadan
konuşamayanlar bilir
aşk öldürür
hep bir diğerini...
körebe oynayan
çocukların oynadığı
masum bir oyundu
kırıp gözle görünmez
kanatlarımı
kala/kaldım
şaşılacak bir şey de değildi
hep olduğun yerde beklemek.
pek önemli değil şimdi
bahsi geçen o adam.
ELlerinde…ki,
bilendim keskin
sözlerine dilimle
sesini yüreğimde
hapsettiğim
eksik bir susma
biçimi devrilir
omuzlarından
saçaklarının.
onlar birbirlerini
görmeden sevenler
onlar oldukları yerde
durmadan koşanlar.
onlar kekre hevesleri
yaşamsallığın.
aşkın en safir
en saf bilgeleri ki
yoruldum kalkıp yerimden
/derinden
uyumalıyım şimdi.
uzun/uzun...
-son
-bahara hazırlanıp,
yaprakları hatırlamalıyım
tretuvar kenarlarında...
g-özlerimi bağlaman yersiz
b-akamıyorum sana
bağlama ellerimi
bir kere susmuşsan...
tenine kamçı vuran
sahip/
-siz..
ait-siz herşey..
bana çarpma!
konuş ama acıtma.
çarpma kıyılarına/
kuytularına ki
askıda unutulan düşler
böyledir
kınında kılıçlarıyla
kesemeyen tenleri...
ve o gözler
durduğu yerde izleyen
hep güz gibidir ki
yaprak yaprak savrulur
ırmağın kenarından
kıyısına doğru hayatın...
(...)