20
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1886
Okunma

söz verdim kendime- bu aylarda
türkülerden başka hiçbir şey sürmeyeceğim ağzıma
sevdiğimden kalan giz, ıslak sesli kız
salacağım hüznümü nasibine rastgele
hangi ağa takılırsa tutanın şansına
el kapılarında olmayacak ya- rezil rüsva
bir fincan kahve; ada bakışlı endamında az şekerli
kocaman mavilikde yandan kesişecek
bıçak sırtında sevişmeler- gözlerinde
suya durgun o ses
katli vacip bu gecenin
telefon şamandıralarında cızırtılı- son söz
" konuşabilir, gülebilir, sigara içebilirsiniz
ve "hatta"
türkü de söylebilirsiniz"
uzun olacak mı şimdi gemilerin direği?
ellerini açacak yağmurdan çocuk
bulut toplayacak sokaklardan
gitar konçertolarında lazutlar
son çok sesli koro - ölümle randevusunu selamlamakta
olsa da
ne yana baksam o kadın sesine sevda akmakta
" ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim"
tam da şurda o güzel hava/ sıcak
içimizde karanlık hayat ve kainat
ağlardan kurtulan balığın dostluğuna- merhaba
kırık ülkemin kan bohçalayan aç soluğu
suyuna sevdalı öksüz tohumu- kırlangıç kanatlarına saçak
güvertesinde güneşlenen mülteci düşü
yağmur ceketlerinde haziran güneşi- ıslanmakta
aşk
sevdiğimi söylemek için, hazır değil- oysa
sana;
o’nu anlatacaktım...
oltaya takılmış balık yavrusu gibi titrek- takıntıda yürek
depreme ne hacet
şarap paramız kadar kıdemli
bir yaş daha geriye dönecekti saat
eskici terimizde satacaktı kederini
demli/k çay, köşeli bardak, kristal yansıması
burjuva nutuklarında sofrası umut kayıntısı
içme dese ekonomik darboğaz yutkunması
üç temmuz yangınlarında sokak, yobaz zaman bozması
çernobil faciası, insanlık manzarası- haziran bu
karanfil dokunaklı şiirler geçecek
mor kuşaklı, dokuz uşaklı karadeniz takasından
mustafa suphi’ lerden sonra nazım
sözün bittiği yerde susmaktayım be kazım!
sığmadı mı yüreğine dünya- yoksa
göründüğü gibi mi?
dokunsan tenime; mavi kanatlı bir kuş uçmaktayım
yokluk, kış, kıyamet
o
sen
toprak- daralmaktayım
on beşinde kız, yirmi beşinde kadın, otuz üçünde yokluğu
sarhoş şarap sızısında başımın ağrısı
şurasında yüreğimin deli/veren ishak kuşunun sabahcı sancısı
gündönümü yakınlarından geçiyor açlık ve serap
terkedildiğim kentler gibi yüzüm
şehri terkeden isyanın sus yuvalarında türküsü
çam dallarında kestane karası güneşin tırnakları- acıtma
sessizliği paylaş benimle- zamanıdır
umman üzre sunak bir dam-hepsi bu
alacağın olsun
bu vakitlerde
ateş tanrısı sevişirken etine dolgun balıklarla
deniz kızlarının rahminden doğacak güneş
ne olmak istiyorsan onu olacaksın " heyamola"