7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1378
Okunma

gözünde su çıkasıca İstanbul
veliefendi’den bir finiş
altı üstü, toz toprak gidiş
toplattığın nalları yutmazsam- anam avradım!..
istediğimiz;
Sekiz metre sandal sefası bir düş...
alıp başımı gideceğim da
kapını aşındırıp
bir şey daha istersem
yüzün-suyun-ekmeğin
"açlığım"
....
yemediğimiz halt kalmadı be!..
bir kerecik aşık olduk!.. " emeğimizi sattık."
İkincisin de- emek kalmamıştı
ne var ne yok sattık.
üçüncüsü:
bir yakaladı yüreğimizden-tutuş o tutuş...
ay ışığında gölgesi
aşkı anlatan kadından
ben de yarım kalan gülüş
berbat bir özlem, su da yüzün görünmüş...
iki topun üzerinde
üç yüz altmış derece dönen dünya’nın
anlık gönül geçişlerinin
şekl-i cemalimize uygun vasıflarında
adam gibi doldursak da aşk mektuplarını;
görülmüştür ibaresindeki su alış
alıp götürdü suya puşt, sandal safâlarımı
" batış o batış..."
...
adam gibi sevmelerine- tutunabilseydim
deniz göğüslerinden- korunaksız kedersiz
sırt sırta yatırıp hayat’ın şerefini
yıkar yeniden yaratırdım
sadece bir nedenini...
ruhumun matemine mevlit okutan müziğin,
Uzun otobüslerin gidişine takılırdı sesin;
- kaç gündür nerdesin sen?
- hasta mıydın?
süzüldüm!
ne zamandır saklamıştım sana- kesemde bir gülüş
al gülüm!
tut;
yosun kokulu düşlerde ki dip çekişlerimi
deli mavisi göz bebeklerinden seyredişlerimi
gözlerimi ardında bırakamam
suyunda bırak tüm sevdiklerimi...
hangi yıldıza koyarsan sevişlerimi
sen yine de söyle;
yakamoz’da kürek çekenlerin türkülerini- esirgeme
Kızıl saçlarını tuzun ruhunda yıkayan çocuktan
yüzüne sakladığın gülüşlerini..."