12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2347
Okunma

Ay buluta girdiği zaman mı
Çırılçıplak kalacaksın.
Sevişmek için daha erken derken
Babil’in asma bahçelerinden
Üzüm kopardığın anı mı sayıklayacaksın
sevgili
Maviyi hiç tutamayacaksın
Ufuktan geçen gemilerin düş perilerinde
Hiç görünmeyecek deniz gözüne
tutamayacağın elin sürçmesi kalsa da geriye...
Kızıl öfkelerde güneşe pusat
Serin poyrazlar geçecek bedeninden
Üşümeyeceksin
Titrek mum ışığının gölgelerinde
Isı sıtması yüreğin
Düşüneceksin...
Dün ve yarın
Tam ortasına düşeceksin sonrasızlığın
Tam ortasına beşyüz metre sonsuzluğun...
Ağların sesini dinlerken
Ekose gömlekler giydireceksin
Mavi yelgeçiren sızı basmalarına
Hangisi yakışırsa yürek düşmelerine
O balığın resmini çizeceksin...
Mesela " Lüfer"
Akrep kıskacına sarmalanmış çengel gibi
Kuşatırken ömrünün her demini
Sürünün içindeki hamsi gibi korkacak
Suyun dışında bir hayatın ardından koşacaksın
Sevgili
Sen hiç adam olmayacaksın...
İlk gördüğün sandala binip
Beyaz ülkelere gitmenin telaşesinde
Toprağın yağmurla seviştiği ana
Tutunmaya çalışacaksın...
Suyun bittiği yerde başka bir hayat
Gün doğrularına aşık
Çoban yıldızına bakıp
Aydınlık tanrılarının dualarını duyamayacaksın
İşci olman gerekecek
Kurtlar sofrasında iliklerine kadar sömürülecek
Mavi yakalı
Yorgun argın dönerken işten
Bekçi kulübesinde havlayan köpeğin sesinde
Sınıf kavgasına durmuş olacaksın...
Bu vakitlerde düşecek aklına
Esrik yelkenlilerde rüzgara ters duruşun
Sevgili
Sen yine de adam olmayacaksın...
Ne zaman sürgün yesen
Güneşle suyun seviştiği anın ertesine
Dünden kalan busenin sıcaklığında
Çocuk sövgülerinde inceltilmiş övgüler
Ait olduğun yere kerteriz koyacaksın...
Perema’da sokağa bakan kız
Islak saçlarını güneşte tarayacak
Yaşlı kadında gençlikten kalma anılar
Bakıp dalıp suların gövdesine
Sesine sürgün sevdayı arayacak
Sevgili
Sen hiç adam olmayacak mısın?...