0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
785
Okunma

Akşamın etrafında salınarak gelir
Aşk
Muhibbân suskun denize benzer
Ömür reçetesine yazılan
Bir âbı gül rahme düşer
Yağmur çisil çisil tohum atar
Perdelere çizilen güneş
Kırık bir cam arasından sızar
Toz kokar masamın üstü
Vakit dolmuş bahçemizde
Hatırası kalır karanlık günlerin
Ağzımda süt kokusu
Dişlerim sancılı düşlerimi
İğde kokulu bahar gibi
Adımladığım sokaklar
Senin sesinle karışır
Kalbimi hicran yoklar
Bazen ağlamak yağmura ihanettir
Çünkü şu damladan temiz değil gözyaşlarımız
İzini kaybeden çobanım ben
Yıldızlara kaç rüya uzağız?
Avluda resim çizer bir kadın
Korkusuz bir mehtabı çizer
Tutuk bir ruh gibi
Gülmez, sade somurtur
Saçlarıma ak düşmezden evvel
Feodal beyler gibi gökkubbeye
Bakir ne kadar kılıç var ise
Saplardım huysuz tasalarımı
Sonra bir mevzudan ötürü
Şiir okudum
Öyle ya şiir senden bahsederdi
Ama kaldırımın ucunda parmakların
Ömrüme düşmene az kalmıştı
Fakat kırıldın
Kelebekler arz-ı kainata merhemdir
Baharı döller usul usul
Senin kirpiklerin
Doğmamış nice çocuğun
Sebeb-i telif dedikleri merhaledir
O nisan akşamı
Anadan üryan
Oğuĺ oğul dolanırken akşamları
Karanlık bir mazide
Akçıl bir tüy gibi
Susuyordum seni
Dilimde yağmur yağıyordu
Ruhuma dolan bulutsun sen
Melodiler çocukluk şarkısı
Simit sattığım avluda
Öldü arzularım
Elimdeki yara usulca kanarken
Hayatin ne olduğunu düşlerken
Semaya doğru ağlardım
Karanfiller tabutlara yakışmaz
Çünkü ol aşkın rengi var onlarda
Kalem tutan nice parmak
Şimdi uykusuz kalmıştır
Radyoda kısık bir melodi
Hep seni hatırlatır
Kırık aynadan çocukluk
Kalbimden sen okunursun
İkiz ve müteradif
Sancıdir
Kavuşmak ne güzel olur
Elma kokulu bahçemden
Güller içinden bir gelsen....
5.0
100% (4)