4
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
2156
Okunma

Su dağı deldi, anladı çölü
Düştü gözlerim ardına çiçeklerin
Solup durdu, solup durdu
Aklıma zincirlenmiş çağın taştan sesleri.
Kan sızdı kitaplarımın yalnızlığına
Cehaletin dünyasına kıyametken insan
Sevda soğudu sakallarında hiçliğin
Yandı suyun türküsünde suskum
Sustu durdu, sustu durdu
Ölüme meyletmiş umudumun acıtan renkleri.
Sonsuz renkler ve karanlığa alışmışlık
Tüketiyor insanın içindeki şarabı
Sarhoş bir sözcük gibi
Kalbin oyuklarından dökülüyor seraba
İnanmak istiyor, inanmak istiyor
Şakağımda umarsızca atan sonbahar
Çiçeğe ve insan kalabilene.
Ve sonsuzluğa açılan bütün kapılar
Açılmaz, tırnağını geçirsen de kör kilide
Bu çırpınış ayrılığa, bu sakınış çoğalmaya
Öpüp duruyor, öpüp duruyor
Fikrimin çelimsiz gülümsemesini
Sonra sesler, sonra gözyaşı
Bir yarın daha deviriyor geçmişin kül izlerine.
Su dalgın, ateş uyanık
Işığa hasret bir gün kesiyor yolunu
Huzura ermenin
Kan dolmuş bir bulut geçiyor üstünden
Ha yağdı ha yağacak insana hasret güllere
Hiçliğin cümlesiyim, ölümün güncesi
Yıkıp duruyor, yıkıp duruyor
Sesinin busesi bir çırpıda
Alaşağı bir sevda kemiriyor gençliğimi.
Bir haziran çılgınlığı şiirin örsüyle
Sesinde nar ağacı, kalbine uzanmış gölgesi
En onmaz yaralar çağı yüzündeki ezgi
Suya hasret kalmak gibi adın
Dudağım çöl ölüsüdür bu yüzden
Ve ağlayıp duruyor, ağlayıp duruyor
Tir tir titrediğim yalnızlığa hamal aklım.
Nedim KARDAŞ
5.0
100% (20)