0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1394
Okunma

Bir akşamdı
Neşe ile ud çalıyordu gökyüzü
Güneşten evlere kaçıyorduk biz
Yaramızda ayaz vardı
Üşüyorduk
Sokaklarda ışık yoktu
Bizi kimse sevmezdi
Tanrı hariç
Bizi ölüm bile sevmezdi pera
Lehçesinde birer nefrettik.
Kaçmayı iyi bilirdik
Kafamızı kaldırsak
Kolumuzundan tutacaktı gökyüzü
Birgün
Acımızı buldular avlusunda Rumi’nin
Besleyip büyüttüler her vakit
Alın yazımıza bir kader çizdiler pera
Saçlarının kökünü sürgün ettiler ellerimden
Bana bir çelme çaktılar
Parmak uçlarım cehenneme düştü
Ayakların ardına bakmadı hiç
Bohçandan birkaç rüzgar dökülmüştü
Güneşten evler vardı
Biz varamadan sönmüştü
Sana Aladdin’in elden ayaktan çekilmiş
Hüzünlü bir tepesinde denk gelmiştim pera
Kalbindeki süveydaya bir yanlızın gözyaşı düşmüştü
Her bakışında yüreğime değiyordu
kirli bir bıçak gibi
O güzelim bozkır dudaklarının
Kupkuru keskin tozlu türküsü
Titreyen bestesinde kekeme bir yalvarış vardı
"Yüreğini" diyordun
Yüreğini yüreğime hançerlemek
Benim için bir lütuftu.
Lakin artık ayaklarımın altına aldım hançeri
Süt çıktığından beri göğsümden.
Öylece gözlerimden bir yağmur döküldü yüzyıllık
Toprağına bir ağıt düşer gibi Anadolu’nun.
Kime ne anlatsam bilemedim
5.0
100% (3)