37
Yorum
83
Beğeni
5,0
Puan
3032
Okunma
anneme
yine yakalandım kış telaşına
üzerime giydirdiğin türkünün sözleri sökülüyor
beyaz tülbentine iliştirdiğin
dualar giderken arşa
köşe bucak kaçırdığın giz’lerin
değerdi güvercin kanadına
bulutlara sığınan korkularımı
hep bir fırtınaya teslim ederdim
sanırdım ki yıkıp geçer
kalbimin içindeki gizli günahı
oysa yağmur suyu yıkamazdı
gönüle leke çalan hiçbir yarayı
cebime yokluğunu doldurduğun gün
leğen kemiğinde umarsız kaldı ellerim
"el ne der oğul" deyişinle birlikte
yere düşen
umursamaz tavırları toplardım özenle
neden sonra
aslında dünyanın
yaşanılacak bir yer olmadığını anladım
çocukluğumun gözleri
birer kabristana dönüştükçe
diz çöküp açmıştın ellerini o’na doğru
‘’her şeyin aslına döneceği kıyameti’’
beklerken çaresizlik içinde
doğudan batıya kan taşıyan tüccarların
üzerine salardın lanetini
ki onlar
bir ülkeyi ortadan ikiye bölen
şairlerle rekabet halindeydiler
‘’biz ne zaman bir şiirin içinde bulacağız kendimizi’’
demiştin ya bir gün
nefesimize dokunan şiirlerin
paslı imgesinde kesilirdi ses tellerimiz
resmiyet kazanmayan hiçbir acı
bize ait sayılmıyordu
tam da burada
postmodern bir uçurum k’oydular aramıza
geçmişimiz ve geleceğimiz arasındaki b’ağı
böyle kopardı
hikayemize sızanlar
ve
hikayemizden çalanlar
ömrümün tuvaline
ıslığımın çizdiği en güzel resimmiş adın
kalbimi aşkınla uğurlayalı çok oldu
-tanrı’m
başka ayrılık isteme benden…-
Cömert Yılmaz
5.0
98% (60)
4.0
2% (1)