SAYDAMLIĞIN İZİ YOK
Bir karanlık çukurdayım üstüm kara
etraf kara, yol kara, izan kara edebi diye takıldığım dil kara, Kuytu köşelerde gezinmekten çekingen gözüm adımlarımı atmaktayım sersemce aşağı yukarı zamanın müstehcenliği zihnimi yormakta yalpa yapmış cıvata gibi dönmekteyim karanlıktan boşluğa doğru başıboş ve de çaresizce. Yaslanacak dal, sığınacak köşk aramaktayım. Kızgın alevlere yenik düşmüş yanaktaki ben yaprak kara, gövde kara, kök kara Hadımsız hadım bu olsa gerek kısrak ateşinde hercümerc olmuş fidan kifayetsiz kalmış sonuçsuz çırpınmalar hal dili tutulmuş haddi aşmış çok kere ahraz bir edayla alemi dinliyorum âmâ halindeyim süzemedim beklenen güneşi ay tutulmuş saklamış tüm ışıkları sabah kara, gün kara, tan kara Yorulmuş yüreğim inzibatlardan, Gönül mavzerine takılmış şeritten kurşun yağmakta Anlamsız duraksamalarla çekilmekte tetik nişangâhım belli değil bir sebepsizlik içindeyim Sorgularım sorgusuzluğu çekiştirirken El cevap derinlerden çınladı kulağıma Hıçkıra hıçkıra ana rahminden bir ses Beyt-ül haram, beyt-ül hal, beyt-ül mekân ilk cemre toprağa düştü bak hava kara, su kara, toprak kara. Sensizliğe alışır mı bilinmez amma bensizliğe çoktan alıştı âlem. Kudursatan kudurmuşluk dünyasındayım Benimkisi ne aşk hikâyesi ne de gurbet özlemi Ayrıksı kavramlardan kaçarak Huzura yürüten bekleyiş içindeyim. Saf safa, kabile kabile, ırk ırka Ulu bir şefin orkestrasında inziva hevesindeyim… Sere serpe uzanıp yatan kavgalarım var benim Mekân kara, yer kara, gök kara Utana sıkıla bakarken perdeler düşer gözüme görünsün artık görünmeyen namahrem vicdan Karanlık bir çukurdan gökteki aydınlığa bakıyorum. aykırı tavırlar görünür ayan beyan Uzak ülkenin insanlarıyız hepimiz Yakınlar kara, uzaklar kara, Medeniyet çölünde kuşbakışı görmüşüz hayatı Sevgiler kara, dostluklar kara, düşler kara Erdal EBEM Aşık firgatli 09.07.2018 saat 01:30 |