7
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
2570
Okunma


Ay ışığında geçer günaha bulanmış çölü
Kervanlar
Şükürsüz dudaklardan kopup
Kirli ellerimizde
Dağılırken tesbihimiz Yusuf’suz kuyulara
Bir isyan gördü Malik, yanık suda
Oysa Yakup’un çocukları
Asırlar önce terk etmemiş miydi ihaneti?
Hangi çağdan çıkıp geldi yeniden
Hangi mevsimde içtik yanık suyu
Bir günlük ömrüyle
Kanadında mı taşıdı
Suyumuza katılan bu zehri kelebek
Ey İbrahim’in ateşine yürüyen karınca
Taşıdığın ab-ı hayat suyuyla söndür
İsyanımızı
Ne kadar da çoğaldı sayısı kuyuların
Derine indikçe sular
Daha derine indi isyanımız
Her gün binlerce tesbih koptu ipinden
Baş aşağı
Diz çökmüşken kumlarda
Ebrehe’nin filleri
Yorgun bekler yuvalarında
Ağzında ateş taşıyan Ebabiller
Muştulanır Kâbe
Derin kuyulardan çıkarılır
Dağılan tesbih taneleri
Muhammed hürmetine
Öldü bilirdim Ebu Cehil’i
“Ebu cehil ölmedi, kıtalar dolaşıyor” dedi
Şairin biri
Yüzü suyu hürmetine dizdiğimiz
Tesbihimizi koparmak için
Ne kadar da çokmuş
Yanık suya baldıran zehri katan
Kuyular Yusuf’suz kaldığından beri
Nazende sahralarda baykuşlara kaldı
Ateş taşıyan ebabillerin yuvaları
Elden ele dolaşır ihanetin asası
Yeni kuyular kazmak için
Müsavi değiliz Yusuf’un sabrı,
Yakup’un metanetine
İsyanla, kinle doldurduk kuyuları
Sular yandı
Elimizde kirlenip kuyulara düşen
Tesbihimizden.
5.0
100% (18)