Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Yüksel Erentürk YILMAZ
Yüksel Erentürk YILMAZ

BORALTAN KÖPRÜSÜ ( Iğdır sınır kapısı Aras Nehri üzeri)

Yorum

BORALTAN KÖPRÜSÜ ( Iğdır sınır kapısı Aras Nehri üzeri)

( 2 kişi )

2

Yorum

7

Beğeni

5,0

Puan

160

Okunma

BORALTAN KÖPRÜSÜ ( Iğdır sınır kapısı Aras Nehri üzeri)


“1944 yılında Orta Asya, Sovyet Rusya’sı tarafından işgal edilmiş ve komünist sisteme karşı koymak için atılan en ufak adımın bile önüne geçilmek istenmiştir. Bu baskıdan kaçarak kendileri için “anayurt” olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmak isteyen 146 tane Azerbaycan Türkü soydaşımız, Iğdır’daki sınır kapısına yakın yerdeki Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü‘nü geçmiş ve hürriyete kavuşmanın sevinciyle Türk sınır karakoluna sığınmışlardır.”

Çok şükür kavuştuk gardaş iline,
Bizi vermez gayrı gâvur eline.

Gardaş gardaşını bilirik satmaz,
Tutup da özünü yabana atmaz.

Peşimizde hâlâ uluyan itler,
Bu yanda özümüz yiğit zabitler.

Tutun elimizden hiç bırakmayın,
Gâvurun sözüne sakın bakmayın.

“Bu yıllar Türkiye’de “Milli Şef” * döneminin yaşandığı, “Türk yurdunda TÜRK’ üm demenin suç olduğu” bir dönemdir. 146 tutsak Azerbaycanlı soydaşımızın Türkiye’ye sığındığını duyan Sovyetler hükümeti, bu kişilerin derhal SSCB’ye iadesini istemişlerdir. Türkiye’ye sığınan soydaşlarımız, kuşkusuz kendilerinin azılı Rus askerlerine geri verileceğine ihtimal bile vermemektedirler. Çünkü kardeşlerinin, anayurttaki soydaşlarının yanına gelmişler ve kendilerini hiç olmadığı kadar güvende hissetmişlerdir.”

Bir çare bul zabit sor Ankara’ya
Deyiver halimiz ne ola bizim
Bir merhem bekleriz biz bu yaraya
Başımız fedadır bu yola bizim

“Sovyetler ’den gelen istek üzerine karakoldaki askerler panik içinde Ankara ile temasa geçiyor ve Türkiye’ye sığınan soydaşlarımızın geri verilip verilmeyeceği ile ilgili bilgi almak istiyor. Hem Türk askerleri hem de sığınan kandaşlarımız öz yurtlarının böyle vatan sevdalısı kardeşlerimize kucak açacağından emin bir şekilde Ankara’dan gelecek cevabı bekliyorlar. Ankara’dan gelen cevap, herkesin tüylerini ürpertiyor:

- “Esirleri derhal iade edin!“

Bu imtihan ağır, büyük vebali
Ar eder görseydi Osman-ı-Ali
Anayurt bildiğim vatanın hali
Bizi teslim eder gâvur eline


“Bu korkunç cevap, herkeste bir korku ve şaşkınlık uyandırır ve Ankara’nın cevabı tekrar istenir. Fakat sonuç aynı:

“Ülkelerine iade edin!“

Azerbaycanlı kandaşlarımız bu yanıt karşısında;

Vermeyin
Bizi onlara
Çekip şimdi siz vurun
Varsın kendi vatanımızda
Şu kendi bayrağımızın altında
Ölmüş oluruz, yeter ki teslim etmeyin.

“Deseler de, karakol komutanı içi kan ağlaya ağlaya 146 esir TÜRK’ ü yeniden Sovyet Rusya’sına, Türk’ün bağımsızlığa hasret kaldığı soysuz yere, teslim etmek zorunda kalır. Ruslara zorlukla teslim olan 146 Türk evladı, hemen elleri ayakları bağlanarak oracıkta, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek öldürülür!”

Tutsak Türklerin kurşuna dizilmeden önce söyledikleri bir ağıt vardır artık dillerde;


“Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,
Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.

Karası, karası, merhamet fukarası,
Karası, karası, merhamet fukarası,

Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,
Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.

Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,
Beni siz vursaydınız, şu gâvurun yerine.”


Azerbaycan’ın büyük milli şairi Almas Yıldırım, bu olayı “Dönek Kardeş” adlı şiirinde şöyle dile getirir:


Türk denince özü, sözü mert olur,
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,
Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur.
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz kardaşı dönek olan ağlara!

Türk; o Altayların dünkü eri mi?
Yolunda can koydum, verdim serimi,
Düştüğü ağlardan kurtulsun diye,
Serdim ayağına doğma yerimi…
Kardaş armağanı, dökülen kanlar,
Bana mükâfat mı giden kurbanlar?

Ben diyorum, Kayıhan’dır soyumuz,
Bir kaynaktan varlığımız, boyumuz,
Dilim dili, yolum yolu, emel bir,
Bir bayrakta, Yıldız’ımız, Ay’ımız.
Azerî, Türk, Türkmen; var mı ayrılık,
Nerden doğdu bu imansız gayrılık?

Alnımın yazısı, karadır kara,
Karadan bir mendil yolladım yara,
Yol uzun, el uzak, yetişmez eller,
Türklüğün kanayan kalbini sara.
Felek kıymış beslenen bu dileğe,
Lânet Türk’ü hançerleyen bileğe.

Bir suç mu düşmana göğüs gerdiğim?
Günah mı Türklüğe gönül verdiğim?
Rusların açtığı yaradan derin,
Anayurtta öz kardaştan gördüğüm.
Seslenseydim, ses çıkardı her taştan,
Ne beklersin sağırlaşan bir baştan.

Kaçtır, eli kanlı çıktı oyundan,
Ne bilem, kahpelik varmış soyunda,
Girdiğim öz yurttan döndürülürken,
Kanımın aktığı sınır boyunda
Açan lâlelerden bir çelenk örsem,
Türklük dünyasına armağan versem.

“Karakol komutanı genç subay evine döndükten sonra yaşananlara dayanamayıp intihar etmiştir. Bu olay, Türk’ün (?) Türk’e ihanetidir. Bu olay, bir devlet yönetiminin ne kadar soysuzlaşabildiğinin apaçık kanıtıdır. Bu olay, ruhları uçmağa varan bağımsızlık aşığı 146 bozkurt’ un kutlu direnişinin yankıları misali, hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır.”

Ruhları şâd olsun…[b][/b]

“1944 yılında Orta Asya, Sovyet Rusya’sı tarafından işgal edilmiş ve komünist sisteme karşı koymak için atılan en ufak adımın bile önüne geçilmek istenmiştir. Bu baskıdan kaçarak kendileri için “anayurt” olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmak isteyen 146 tane Azerbaycan Türkü soydaşımız, Iğdır’daki sınır kapısına yakın yerdeki Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü‘nü geçmiş ve hürriyete kavuşmanın sevinciyle Türk sınır karakoluna sığınmışlardır.”

Çok şükür kavuştuk gardaş iline,
Bizi vermez gayrı gâvur eline.

Gardaş gardaşını bilirik satmaz,
Tutup da özünü yabana atmaz.

Peşimizde hâlâ uluyan itler,
Bu yanda özümüz yiğit zabitler.

Tutun elimizden hiç bırakmayın,
Gâvurun sözüne sakın bakmayın.

“Bu yıllar Türkiye’de “Milli Şef” * döneminin yaşandığı, “Türk yurdunda TÜRK’ üm demenin suç olduğu” bir dönemdir. 146 tutsak Azerbaycanlı soydaşımızın Türkiye’ye sığındığını duyan Sovyetler hükümeti, bu kişilerin derhal SSCB’ye iadesini istemişlerdir. Türkiye’ye sığınan soydaşlarımız, kuşkusuz kendilerinin azılı Rus askerlerine geri verileceğine ihtimal bile vermemektedirler. Çünkü kardeşlerinin, anayurttaki soydaşlarının yanına gelmişler ve kendilerini hiç olmadığı kadar güvende hissetmişlerdir.”

Bir çare bul zabit sor Ankara’ya
Deyiver halimiz ne ola bizim
Bir merhem bekleriz biz bu yaraya
Başımız fedadır bu yola bizim

“Sovyetler ’den gelen istek üzerine karakoldaki askerler panik içinde Ankara ile temasa geçiyor ve Türkiye’ye sığınan soydaşlarımızın geri verilip verilmeyeceği ile ilgili bilgi almak istiyor. Hem Türk askerleri hem de sığınan kandaşlarımız öz yurtlarının böyle vatan sevdalısı kardeşlerimize kucak açacağından emin bir şekilde Ankara’dan gelecek cevabı bekliyorlar. Ankara’dan gelen cevap, herkesin tüylerini ürpertiyor:

- “Esirleri derhal iade edin!“

Bu imtihan ağır, büyük vebali
Ar eder görseydi Osman-ı-Ali
Anayurt bildiğim vatanın hali
Bizi teslim eder gâvur eline


“Bu korkunç cevap, herkeste bir korku ve şaşkınlık uyandırır ve Ankara’nın cevabı tekrar istenir. Fakat sonuç aynı:

“Ülkelerine iade edin!“

Azerbaycanlı kandaşlarımız bu yanıt karşısında;

Vermeyin
Bizi onlara
Çekip şimdi siz vurun
Varsın kendi vatanımızda
Şu kendi bayrağımızın altında
Ölmüş oluruz, yeter ki teslim etmeyin.

“Deseler de, karakol komutanı içi kan ağlaya ağlaya 146 esir TÜRK’ ü yeniden Sovyet Rusya’sına, Türk’ün bağımsızlığa hasret kaldığı soysuz yere, teslim etmek zorunda kalır. Ruslara zorlukla teslim olan 146 Türk evladı, hemen elleri ayakları bağlanarak oracıkta, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek öldürülür!”

Tutsak Türklerin kurşuna dizilmeden önce söyledikleri bir ağıt vardır artık dillerde;


“Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,
Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.

Karası, karası, merhamet fukarası,
Karası, karası, merhamet fukarası,

Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,
Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.

Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,
Beni siz vursaydınız, şu gâvurun yerine.”


Azerbaycan’ın büyük milli şairi Almas Yıldırım, bu olayı “Dönek Kardeş” adlı şiirinde şöyle dile getirir:


Türk denince özü, sözü mert olur,
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,
Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur.
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz kardaşı dönek olan ağlara!

Türk; o Altayların dünkü eri mi?
Yolunda can koydum, verdim serimi,
Düştüğü ağlardan kurtulsun diye,
Serdim ayağına doğma yerimi…
Kardaş armağanı, dökülen kanlar,
Bana mükâfat mı giden kurbanlar?

Ben diyorum, Kayıhan’dır soyumuz,
Bir kaynaktan varlığımız, boyumuz,
Dilim dili, yolum yolu, emel bir,
Bir bayrakta, Yıldız’ımız, Ay’ımız.
Azerî, Türk, Türkmen; var mı ayrılık,
Nerden doğdu bu imansız gayrılık?

Alnımın yazısı, karadır kara,
Karadan bir mendil yolladım yara,
Yol uzun, el uzak, yetişmez eller,
Türklüğün kanayan kalbini sara.
Felek kıymış beslenen bu dileğe,
Lânet Türk’ü hançerleyen bileğe.

Bir suç mu düşmana göğüs gerdiğim?
Günah mı Türklüğe gönül verdiğim?
Rusların açtığı yaradan derin,
Anayurtta öz kardaştan gördüğüm.
Seslenseydim, ses çıkardı her taştan,
Ne beklersin sağırlaşan bir baştan.

Kaçtır, eli kanlı çıktı oyundan,
Ne bilem, kahpelik varmış soyunda,
Girdiğim öz yurttan döndürülürken,
Kanımın aktığı sınır boyunda
Açan lâlelerden bir çelenk örsem,
Türklük dünyasına armağan versem.

“Karakol komutanı genç subay evine döndükten sonra yaşananlara dayanamayıp intihar etmiştir. Bu olay, Türk’ün (?) Türk’e ihanetidir. Bu olay, bir devlet yönetiminin ne kadar soysuzlaşabildiğinin apaçık kanıtıdır. Bu olay, ruhları uçmağa varan bağımsızlık aşığı 146 bozkurt’ un kutlu direnişinin yankıları misali, hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır.”

Ruhları şâd olsun…

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Boraltan köprüsü ( ığdır sınır kapısı aras nehri üzeri) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Boraltan köprüsü ( ığdır sınır kapısı aras nehri üzeri) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BORALTAN KÖPRÜSÜ ( Iğdır sınır kapısı Aras Nehri üzeri) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sivaslı Remzi
Sivaslı Remzi, @sivasliremzi
23.10.2025 13:13:46
!46 masum Azeri Türk'ünü Ruslara teslim eden zihniyetin, oğulları ve torunları. Libya da ne işimiz var, Irak da ne işimiz var, malesef Azerbeycan'a silah yardımı yaptık demediler mi hocam.. bizim milli davalarımız da hep karşımızda durmadılar mı.. Türkiye'yi gidip Avrupa'ya şikayet etmediler mi.. yabancılar gelin ülkemizi işğal eyleyin demediler mi.. hocam yazılacak çok şeyler var ama burada olmuyor.. gerçekleri kaleme alıp dile getirdiğiniz için çok çok teşekkür ederim.. selam ve saygılarımla..
Güneşin Kızı Zehra
Güneşin Kızı Zehra, @gunesinkizi1
23.10.2025 13:05:12
5 puan verdi
Çok dokunaklı ve acı bir olayın anlatımı — kardeşlik umudunun devlet politikasının kurbanı oluşunu sert bir dille vurguluyor. 146 soydaşımızın fedakârlığı ve yaşanan ihanet unutulmamalı; onların hatırası, vicdanı uyandıran bir ders olarak kalmalı. Ruhları şâd olsun.
Yüreğinize sağlık hocam, esen kalın.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL