1
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1507
Okunma

Öptüm suyun yarasını
Sövdüm ateşin külünü
Yağmur kopardım ahdıma
Saçlarından kör bir şiirin
Döndüm dolandım küs bir sevdayı
Ayrılık doğurdu rahvan suskunluğum.
Şiirden uzak bir yalan
Gölgeme nifak tohumları ekerken
Belki de çıldıracağım zamanın kaypaklığında
Belki de akıllanmak başka bir yüzü unutmanın
Tuttum çiçeğin yasını
Saldım toprağın karasını
Dilimde yanık bir hece boğdum
İlle de aşk, ille de aşk.
Ömrün en anlamsız kıyısına bıraktım sözlerimi
Bütün güzergahlarını talan ederek kavuşmanın
Susmanın merhametine sığındım, yığıldım küle
Zamanın aslı astarı sızarken bir aynanın çatlağına
Sardım tütünü yalnızlığıma
Yaktım azığını bilinçsizliğimin
Sızımda kanlı bir dağ türküsü
Kah sevdaya, kah onurun nişanına.
Kuruyuk bir dal düştü,
Sonbahar sapsarı bir heba
Çılgınca bir devinim tepiniyor Adem’in omuzlarında
Sevda kabuk bağladı,
Yaradan kalmış ihtiyar bir iz
Dokundum geceye,
Ağlamak vakti bir umut
Ağlamak vaktidir bilindik bütün yalnızlıklar.
Ebrar bir kitap açıldı huşusuna bu ayyaş canın
Ağladım unutulmaya
Yüzümde çöl çiçekleri,
Göğsümde susuz bir ceylan
Sustum seni ey aşk
Sustum da unutuldum kahrın bulanık suyunda.
Nedim KARDAŞ
5.0
100% (19)