su
ve
ay’da
saklı duran yüzünün atlasına
rüyamı süslü kılan bir ülke çiziyorum üzerine
söze
gül yediren yediveren ağızlı
çocuklar
göğüne
yıldız asıyorlar gözlerin kadar güzel
geceye ıslık çalmayı öğreten aklımı
sıyırıp
rüzgârlara giydirdim deliliğimi
çilesine eyvallah etmeyen hikâyeleri
sırtına çivileyen hayallere rastladım yol boyu
bütün dertlerin korkuya kapılma sebebiymiş
omurgası sağlam sevmelerin direnci
her mola yerinde
çayıma
gülüşünü düşürüyorsun
kenarındaki çukurda yeşeren umutla birlikte
üşüyen yetimlere pay ediyorum
huzuru ayağa kaldırıyoruz el’birliğiyle
başucumda ayin yapan müridlerin duasında
adının harfleri tek tek batıyor döşüme
bu defa yalnız batmayacaktım bahtımın dibine
cömertleşen yokluğunda
ayıkladım kendimi ayıp
zamanlardan
merhametinden öpülecek insanların
her gün daha da azaldığı
dünyada
dibini boyladığım bahtımın içinde vazgeçtim
mutlu olabilme
sevdasından
ve utanılacak bir yer arama gayretinden
sonra yine
aynı sedirin serinliğinde unutuyorum
rüyamı gölgemi ve bizi
Cömert Yılmaz