9
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
1018
Okunma

Sana olan bütün çirkin gülümsemeler bitti artık
bana bak,bende kal
macarlardan biri gelir yanıma iki ekmek almaya
birisi olurum ben
reçine sürülür ağzıma
nemlenir gökyüzü
balad’da akşamlara böyle veda ediliyor
sonra ağzımızdan geçer bir yay
her konuştuğumuz yanlış anlaşılır
boğazın kesilir bir kez daha
içinden yıkık eski köprüler doğar
nefes alıyorsun,biliyorum
bu çığlık,ankalara ait olamaz
daha da ötesi var
sustuk belki bir asır
hiç çıkmadı sesimiz
ne pazarda bağırıldı gel diye
ne garda bağırıldı gel diye
gel diyemedik bir asır kimseye
basmasını bilmedik dünyanın tellerine
sana olan bütün çirkin gülümsemeler de bitti artık
bana bak,bende kal
ellerinde kalem ve kağıtlar
korkuyorum
öğreneceksin diye yeniden
başkası olmandan
başkalaşmaktan
ay ışığı titrek vurur geceye
mum üşür
günebakanlar sırtını çevirir
lambalar girer devreye
başımızı yasladığımız o yağmurlu günde
bir insan bile kalmaz dışarıda
bırak gitsin hepsi
sana olan her şey kalacak gibi
benimle böyle konuşma
korkuyorum
çıkar geceye bir çakal uluyarak
bütün kurtlar yaslar sırtını bir taşa
kapanır gözleri
ve iner kulakları
zeytin ağaçları kahveleşir
güneş çıkamaz utancından aydınlığa
ortalık boş kalır söğütlerin gölgesinde
ellerin ve parmakların sırasıyla soyulur
tenin altın kokar kadınsılaşarak
çekilir iple bütün özlemler
bazen olduğun yerde durarak
bazen hiç yorulmadan koşarak
sana olan bütün çirkin gülümsemeler bitti artık
bir asır boyunca susturularak.
’Ekim