4
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
743
Okunma

Yeldeğirmen’inde
geç olurdu ekinler
harmana girerdik, yolmamız yarı kalır,
konu-komşu imeceye gelirler,
kimi türkü söyler, kimi koğlaşır
anam girmez dedikoduya çekinir, utanır
ve güya coşar kendiliğinden türkü söyler;
"-aşağıdan gelir hozalı gelin
topla fistanını toz olu gelin
kaldırsam peçeni baksam yüzüne
eller arif olmuş, söz olu gelin”
derken birer ikişer katılır imeceler türküye
deve kervanı geçermiş gibi
ağır-ağır bir yerlerden
kenar sesler kesilir, kendi-kendine
domur-domur acı yaşlar süzülür kirpiklerden
terli yanaklara silinemeden
elin tersiyle yenlere
burunlar çekilir çekinilmeden
“gene mi yörüdü o yarın göçü
nerelerde galdın canımın içi
goynumda sakladım verdiğin saçı
hatırdan-gönülden çıkarma beni"
“yüce dağ başında yayılan atlar,
Yarimin aklına düşmesin yadlar
Kabrimin üstünde bir karış otlar
Bir tanecik bu dert yaralar beni”
Gölyerinde yeni yeni sararmaya başlayan
ala-bele , alatavlı , alagöklü nohuttan
eşekle ütmelik getirirdim tarladan
“-çalının götüne bi alaf verirsin”
“-üstüne gök nohutları atıp, ütersin,”
“-bi alan-talan edecen dee,
ataşını aralaşdırıp bi dinlendirecen
“-soğuyunca; -senin ellerini
benim de ayaklarımı bağlayalım”
ne dersin”
kapkara olur herkesin dudakları, elleri,
“-epap hadin bi eynel daha çıkalım”
herkesden önce kalkar
Osman Çavışların gelinleri.
“-bireş de hurdakı gonşulara varıvıralım
i(n)san bö(y)le zamanda
uçan guşdan medet umar
garibenlerinde bi gönüllerini alalım”
“-bi eyinlik unudulmaz denmiş
bi de kötünlük
Alla(hı)n bildiğini guldan mı saklacan
do(ğ)ruyu ahretde mi söylecen
gursağımızda çok ekmekleri vardır
heş daha “üf” demediler
hangı bi hızmata vardıysak yok demediler
heş ba(ğ)rımızdan yitmediler
emme böğün o günneri de(ği)l
o vahıtları yok”
derken Kaşıkara ovasından bir toz bulutu
döne döne, hızla gelmektedir bize doğru
biz seyrederken kaldırıp uçurduklarını
“-breğidi dalaz geliyo” demeye kalmaz
üstüne kapaklanarak
önlerdik destelerin dağılıp uçmasını
götürdüklerinin arkasından koşulmaz
dağılırdı, dağılmasın diye taşla bastırılanlar bile
meraya saçılanlar toplanır yeni destede
kimin işine yarar, aşmızsa öte yüze..
“yel değirmeni” öte yüzdeymiş.
“-dalaz dağıtmıştır emmi” demiş
Deli Bolat bizim mercimeği yedirmiş.
DİPNOT
Yeldeğirmeni: Beltarlası
koğlaşmak: birinin aleyhinde dedi-kodu yapmak
koğcu /kovcu: dedikoducu, laf taşıyan
ala-bele : yarım yamalak, ordan burdan
alatavlı : yarı yaş(kuru olması gerekenler için, özellikle ekmek tavlamada),yarım yamalak, henüz tamamen olgunlaşmamış, ya da her tarafın aynı tavda olmadığı erken zaman
alan-talan: alt üst etmek karıştırmak
ataş: alevli köz
dalaz: tozlu anafor, hortum, döner,
5.0
100% (5)