4
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
1575
Okunma

Ölüm kokmuştu yine bulutlar
lokma kokusundan önce geldi haberi
her ölüme bir lokma düşüyor burada
tanımıyordum kendisini
ama biliyordum
iki oğlu vardı
o gün gördüm gözlerini
yaşıyorlardı ölümlere rağmen
bilmezden geliyorlardı sanki
mahallemden biri daha eksildi
adını bilmiyorum
kırk beş yaşlarında birisiydi
nefesinden öpüyorum kaldırımların
basıldıkça eziliyor sanki içi
aylardan temmuz saatlerden bilmem kaç
gök yüzü tam mavi olmuş
evlerin yarısı güneş kaplı
yarısı boyalı haliyle duruyor
günlerden pazar
sanki kimse yaşamıyor
boş geçiyor bugün sokaklar
işlekliğinden bir haber
aydınlıklar
umut dolu gözlerinde bu sefer ölü bir bakış
ağırlıktan bükülen dudaklarımızda
ölüm de işleniyormuş nakış nakış
artık selamın bile girmediği sokaklarımızda
ve şimdi hayatında hiç ezanı dinlemeyen iki genç
oturup annelerinin selasını dinleyecek
belki ömürlerinde böyle realist bir nota duymadılar
uyanınca gökten yıldızlar
orada bir de Allah var
tanrısal sevgilerini
musalla taşında unuttular
şafakla öpüşürken gece
gün bitti
yıldızlar da uyudular
ölüm koktu yine sokaklar
bu öyle uzun bir koku değil
bir rüzgarda geçecek biliyorum
lokma sırasında heyecanla aç bekleyen insanın
ölümü düşündüğü kadar hızlı
ve bir bakmışsın geçti
ölüm gibi bir şeydi
mahallemden biri daha eksildi
adını bilmiyorum
kırk beş yaşlarında biriydi.
’Gök çe’