4
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1325
Okunma

tutkulu aşklar biter şah damarı susar
ölmemiştir ahengin kelebekleri
içimizin sisli yamaçlarında dev gölgesi dolaşır
hep şarkılarda kim bilir kimin söylediği
firdevs diye düşlenen bir başka mekanda
bu yüzden aşıklardır gezinen
sevdaların hüküm sürdüğü fasl-ı baharda
kaç basamak sonraki sayının gizi
geçen yüzyıllarca rüyadan miras bize
ihtiras kurbanları miktarınca tanrının nimeti
yedi yılda bir defa yedi semiz başak hükmünde
her bir ipucu bir şifre kervanı
aşk renklerinden müteşekkil
fasl-ı baharın gömleğine dokunan
etrafa saçılmış toz zerreleri halinde
cehennem çırası ile tutuşturulmuş alevi
öyle bir aşk ki zehri yudum yudum
içimizi kavuran tutkulardan
irademizi çökerten sevdalardan
göğsümüzü kabartan fasl-ı bahardan
ateş gibi bir aşka düşer yanarız
bir nisan iklimidir ki
uhrevi aydınlığa yükselten ruhani sabahlardan
sarı titrek bir ışığın aydınlattığı
tarifi na mümkün duygulardan
aklın anlamakta zorlandığı tam bir cezbe hali
efsunlu bir ırmak gibi bir sudur arındıran
cennetten nüzul en yüce makamdır fasl-ı bahar
hiç kimse kim olduğunun farkında olmadığı
nice hikayenin ilk beldesidir
mavi ateşli bir alevin ciğerleri dağladığı
ha bir nefes yarım ha bir nefes eksik
aklın baştan çıktığı soluksuz yaşananların
kutsanmış bir nurun eşsiz semasıdır fasl-ı bahar
bir daha elde edilemeyen hayatın en kıymetli vaktidir
dilin ucundan fısıldanan şarkıların yankılandığı
farkına varamadığımız onlarca zamandan bir hatıradır
sessizliğe bürünen soğuk mavi gözlerin
puslu dehlizlerinde sakinleşen zamandır faslı bahar
redfer