2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
858
Okunma

Yazdıklarımız ve resimlerimiz
eskiden varolmuş bir kuyuya iter gibi
gölgemin saçları...
kendi ellerimle
deşiyorum yaramı
ben biliyorum bunu
geceyi sarsmayı gerçeklerle
sabahleyin açmamayı
kuru bir delikten acıyarak geçmeyi...
kendimi içimde arıyordum
tütün sarılmışlığında
deşerek içimi
Bir çöl çiçeği
eskide yaşayan
sarı rengin yayıcısı
kuruduğunda dünya...
ölü bir çiçeği başına saplamanın vaktidir
kuşların ölü uçuşlarını seyretmenin
sarkmak intiharın yarısı
yüzümde bakımsız bir gülüş
kitapın ortasında durmuş bir saat gibi...
aklından geçen hatıralarla konuşur
parmak uçlarında zonklayan hazin bir mektup
göz bebeklerine yükleniş...
karanlığın çemberlerinde
ellerime değerken çizgiler
gözlerimizde deli bir kuş
bırak kaçsın tutturduğu yere
bırak göstersin arşa bileklerindeki izleri ...
Bir taş batıyor
göğsümde
bir kardelen çiçeği duyarsızlığıyla
bakıyorum
ayaklarımdaki ökçe
beni yükseltmiyor
yıldızlara bakmak için....
hangi sınıra kadar dolabilir sevmek
çiçek kaç yaprağa değin açabilir
ben kaç kez daha dirillebilirim..
bir itiraf dudaklarımda titrer
kaç kez daha dikebilirim dudaklarımı birbirine...
5.0
100% (5)