69
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
7164
Okunma

ARAP DEDE
Sivas’ın kazası, Şarkışla’da yüksek dağların tepesinde mezarları bulunan yedi kardeşin en büyüğü olan ARAP DEDE yatırı, radar üssünün içindedir. Arabistan’dan geldiği söylenen bu zat,
Uzun yıllar bu civarda yaşamış, sözde herkese şifa dağıtmış, köylülerin sevgisini kazanıp, ulu kişi sıfatına erişmiş biri, geniş ve uzun mezarını, başı sarıklı dik bir taş tamamlıyordu, nefti yeşil boyasıyla, etrafının yüksek taşlarla çevrili oluşu, bir başka gizem veriyordu. Dağın tepesinde olduğu için, mezar çok uzaklardan bile gözüküyordu.
Ermiş olduklarına inanan civar köylüleri, Arap dede için inanılması güç efsaneler uyduruyorlardı. Radar üssü kurulurken yatırın başka yere nakli düşünülmüş bir türlü muvaffak olunamamıştı. Köylüler yılın belli aylarında buraya gelir. Çaresizliklerine derman olması için, Arap dedeye dua ederlerdi. Çocuğu olmayan kadınlar, evlenecek genç kızlar, hastalar, sakatlar, yaşlılarla, radar üssü dolup, dolup taşardı. Mezarın tüm bakımı birliğe aitti. Yatırı gözlerken, Hem ürperir, hem korkar, hem de saygı duyar yanından geçerken’ de besmele çekerdik. Mezarın hemen yanında verici binamız mevcut’tu. İçinde yirmi dört saat çalışan cihazlar, birde bunları kontrol eden nöbetçi erimiz bulunurdu. Bizim görev yaptığımız operasyon binası, Arap dede mezar’ına yüz metre mesafedeydi. Sabaha karşı nöbette,
Uyku bastırdığında hava almak için bazen dışarı çıkardık. Mezar tam karşımızda belirir, oraya bir türlü bakmak istemezdik. O, an içimizi bir gariplik kaplar. Bu gizemi çözemez çok çabukta cihaz nöbetimizin başına dönerdik.
Yetmişli yıllar, mevsim sonbahar, iki bin rakımda rüzgâr her zaman uğultulu eser, sabaha karşı, şafak ağarmak üzere, telefon çaldı. Titreyen bir ses,
---Komutanım burayı evliyalar bastı. Ses kesik, kesik kekeliyor korku dolu. Uykulu halim gitmiş, şaşkınlık içinde beraber nöbet tutuğum yüzbaşıya,
---Efendim telefon ettiler verici binasını evliyalar basmış. O’da şaşırdı, ayağa kalktı,
---Kim o yahu, hadi beraber gidip bir bakalım dedi.
Belimizde Smith Wesson, elimizde çift şarjörlü otuz iki mermili Sten makineli tüfek alelacele operasyon binasının önündeyiz, mezar tüm heybetiyle tam karşımızda, yüz metrelik mesafe bize çok yakın gibi geldi. Yan, yana yatıra doğru yürüyoruz. Birden bire,
--- Allahüekber, Allahüekber sesiyle irkildik.
---Duydun mu?
--- Evet
Dilimiz damağımız kurudu. Telaştayız, gözlerimiz yuvalarından fırlayacak gibi, şaşkınlığımız geçmeden, binanın etrafında beyazlar içinde biri koşarak geçti. İkimizde yere atladık. Korkuyoruz.
--- Gördün mü?
--- E evet
Seslerimiz ve vücudumuz titriyor.
---Ben okuyorum Tacettin sende oku.
Bildiğimiz sureleri okuyor bitince tekrar ediyorduk.
Aynı ses daha da yükselerek
---Eşhedüella ilaha illallah”
Diye uzatıyor. Beyazlar içindeki hayalet bir görünüyor bir kayboluyordu.
O, ara binanın içinden, Allah, Allah sesleri yükseliyordu. Zaman durdu. İkimizde birbirimize sarıldık. Saniyeler yıl gibi, korkudan tir, tir titriyoruz.
Kalbimiz göğsümüzden fırlayacak gibi, bilinçsizce devamlı kelimeyi şahadet getiriyoruz. Neydi nasıl bir şey yarabbi, sesimizi duy, bizi kurtar, yüce Allah’ım diye feryadı figan ediyorduk. Gözlerimizi kapattık. Çaresizlik içinde beklemedeyiz. Birdenbire derin bir sessizlik oldu.
---Bu kadarı yeter Selman, çok korktu, ben bırakıyorum. Diyen sese kulak kesildik. Başka birisi
---Haklısın bu kadarı kâfi ödü patladı diyerek, gülüşmeye başladılar. Sarılarak yattığımız yerden yavaşça ayağa kalktık. Bunlar bizim askerlerimizdi. Bizi görünce İkisi de toparlandı. Binadaki nöbetçide şaşkınlık ve korku içinde bizlere bakıyordu. Yüzü kireç gibi beyazlaşmış halada titriyordu. Arkadaşını korkutmak için birisi bina üstünde ezan okuyor, diğeri beyaz çarşaflara sarınmış bir görünüp bir kaybolan hayaleti oynuyordu. İçimizi sevinç ve korkuyla karışık bir duygu kaplamış, şaşkınlık içinde birbirimize bakıyorduk. Yüzbaşı iki kafadara sabaha kadar yatırı bekleme cezası verdi. Yüzbaşıyla beraber görev yerine dönerken ve ondan sonraki günlerde’ de hem korkutan hem’ de komik olan bu olayı hiç konuşmuyor.
Sadece uzun, uzun birbirimizle bakarak gülümsüyorduk.
TACETTİN YILDIRIM