4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
765
Okunma

Kitabın Adı: Siyah Lale
Yazarı: Alexandre Dumas
Fransızca Aslından Çeviren: Volkan Yalçıntoklu Türü: Roman
Sayfa Sayısı: 225
Yayınevi, Basım Yılı ve Yeri: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi
Konusu: Gerçek tarihi bir olayın kurgulandığı Siyah Lale romanı, lale yetiştiriciliği ana konusu etrafındaki aşk, kıskançlık, eziyete manevi güçlerle dayanma, dürüstlük ve adanmışlık konularını işler.
Olayın Geçtiği Yerler: Olay Lahey’de başlayıp Lahey’de biter. Buitenhof şehri ve Buitenhof Hapishanesi, Dordrecht, Haarlem, Loevestein Kalesi.
Zaman: 20 Ağustos 1672’de başlayan romanda en son 1675 tarihini görsek de birkaç yıl sonrasından bahsedildiği bellidir.
Kişiler ve Özellikleri:
Albay Van Deken: Prens III. Willem van Oranje’nin yaveri
Cornelis de Witt: Hollanda Başbakanı Johan de Witt’in kardeşi
Craeke: Johan de Witt’in hizmetçisi
Gryphus: Buitenhof ve Loevestein hapishanelerinin görevlisi
Isaac Boxtel (Jakob Gisels): Cornelis van Baerle’nin kıskanç komşusu
Johan de Witt: Hollanda Başbakanı
Prens III. Willem van Oranje: 1672’de De Witt kardeşleri tasfiye ederek ülkenin başına geçen prens
Van Systens: Haarlem Belediye Başkanı ve Çiçek Üreticileri Derneği Başkanı
Cornelis de Witt (Cornelis van Baerle), Rosa Gryphus.
Ana Karakterler:
Cornelis van Baerle: Lale yetiştiricisi, doktor, Cornelis de Witt’in vaftiz oğlu
Rosa: Gryphus’un kızı
Kitabın Özeti:
33 bölümden oluşan romanın serim bölümü, Hollanda eski başbakanı Jan-Johan de Witt ve kardeşi Cornelis de Witt’in siyasi sebeplerden Buitenhof Hapishanesi’ne götürülürken cumhuriyet rejiminden bıkıp krallık rejiminin tekrar getirilmesini isteyen halk tarafından linç edilerek öldürülmesiyle başlar.
Hollanda’nın Dordrecht şehrinde yaşayan, zengin ve soylu bir tüccarın oğlu olan Cornelis van Baerle, aynı zamanda Hollanda başbakanının kardeşi olan Cornelis de Witt’in vaftiz oğludur. Tıp eğitimini tamamladıktan sonra, 24 yaşında olduğu sırada, 1668 yılında babasını kaybeder. Babası öldükten sonra babası ve dedesinden büyük bir miras kalan Cornelis, kendini lale yetiştiriciliğine adar ve bu alanda hızla uzmanlaşır.
Haarlem’deki Çiçek Üreticileri Derneği; iri, lekesiz, siyah bir lale üretene yüz bin florinlik ödül vaat eder; fakat o dönemde koyu esmer renkli lale bile üretilemediği için bu yarışmayı kazanmak pek mümkün görülmezse de yarışmaya katılan birçok gibi Cornelis de yarışmaya katılarak kısa sürede lalelerinin rengini koyulaştırmayı başarır. Uzun yıllardır kendi evindeki imkânlarıyla lale yetiştirmiş ve önemli başarılar elde etmiş olan komşusu Isaac Boxtel ise Cornelis’in bu başarısından memnun olmamış; başta rekabet etmeye, hatta komşusunun lale soğanlarını tahrip etmeye çalışmış, sonunda vazgeçip bütün gün onu penceresinden gizlice izlemeye başlamıştır.
1672 ocak ayında Dordrecht’i ziyaret eden Cornelis de Witt, kardeşi Johan’ın, Monsieur Louvois ile yazışmalarının olduğu bir zarfı vaftiz oğluna emanet eder. Pencereden evi gözetlemekte olan Isaac bu emaneti görür. Isaac, Cornelis de Witt’in tutuklandığını öğrenince komşusunu ihbar eder.
Cornelis de Witt’in bu olaydan kısa süre önce yazdığı ve mektupların açılmadan yakılmasını söyleyen uyarı notu aynı gün Cornelis van Baerle’e ulaşır; ama notu alır almaz evi askerler tarafından basılan Cornelis van Baerle tutuklanır ve yargılanmak üzere Lahey’e götürülür. Isaac o gece komşusunun bahçesine girer; ama aradığı soğanı bulamaz. Evin içindeki çiçeklikte de bulamayınca Cornelis’in tutuklanırken lale soğanını yanında götürdüğünü anlayarak Lahey’e gitmeye karar verir.
Düğüm bölümünde Lahey’de Buitenhof Hapishanesi’nde hapse atılan Cornelis, burada zindancı (gardiyan) Gryphus’un kızı Rosa ile tanışır. Cornelis 23 Ağustos günü mahkemeye çıkarılır ve kısa bir yargılamadan sonra ölüm cezasına çarptırılır. Cezasının iki saatten kısa bir süre içinde infaz edileceğini öğrenen Cornelis, Rosa’ya aşkını ilan ederken Rosa’nın ona ilk görüşte aşık olduğunu öğrenir ve idam edildikten sonra yetiştirip ödülü alması için siyah lale soğanlarını, vaftiz babasının notunun bulunduğu “Kutsal Kitap”tan kopardığı kağıda sararak Rosa’ya verir. Cornelis idam sehpasına götürülür; ama idam edilmeden hemen önce hayatının bağışlandığını ve müebbet hapse mahkûm edildiğini öğrenir. Loevestein Kalesi’ne götürülen Cornelis’in ardından babasının Loevestein Kalesi’ne tayin edilmesini sağlayan Rosa da gelir. İki aşık her akşam görüşürler, Rosa laleleri yetiştirir, Cornelis de ona okuma-yazma öğretir. Isaac ise Jakob Gisels takma adıyla hapishaneye gelip gitmeye ve Gryphus ile görüşmeye başlar. Bir gün Gryphus, Cornelis’in hücresine yaptığı baskında Cornelis’in lalelerinden birini bulur ve çiçeği ayağıyla ezer; ama yaptığını öğrenen Isaac’ın çok sinirlenmesi üzerine pişman olur.
Rosa, her gün hapishaneye gelmeye devam eden Isaac’tan gizli biçimde siyah laleyi yetiştirmeyi başarır; fakat yarışmayı düzenleyen derneğe mektup gönderdiği sırada Isaac kızın odasına gizlice girer, siyah laleyi çalar ve Haarlem’e götürür. Lalenin çalındığını gören Rosa, üçüncü ve son lale soğanını yanına alıp güvendiği bir gençle bir ata binerek Haarlem’e gider ve Haarlem Belediye Başkanı ve Çiçek Üreticileri Derneği Başkanı Van Systens’in yanına çıkar. Van Systens, Rosa’yı ciddiye almaz, söylediklerinin yalan olduğunu düşünür; çünkü Isaac siyah laleyi yetiştirdiğini söylemişitr. O sırada, De Witt kardeşleri tasfiye ederek 21 yaşında ülkenin başına geçen Prens III. Willem van Oranje, siyah lale haberini alıp şehre gelir. Prens, belediye başkanının odasında kendini dernek üyesi olarak tanıtır ve Rosa’nın hikâyesini dinler. Rosa başından geçen her şeyi anlatır. Isaac ve Rosa’yı yüzleştirtir. Rosa yanında kanıt olarak getirdiği üçüncü lale soğanını da gösterir; ayrıca bu soğanın sarılı olduğu kağıtta Cornelis de Witt’in el yazısını gören Prens, Cornelis van Baerle’nin masum olduğunu anlar.
Serim bölümünde siyah laleyi yetiştiren kişiye verilecek ödül için 15 Mayıs 1673 günü Haarlem’de büyük bir tören düzenlenir. Haarlem’e getirilen ve idam edilmeye götürüldüğünü zanneden Cornelis, siyah laleyi görür. Sahnede Prens’in ödülü Rosa’ya verdiğini görür. Ödülü almayı bekleyen Isaac, hayret ve korkuyla beyin kanaması geçirip ölür. Isaac’i gören Cornelis, hırsızın eski komşusu olduğunu anlayınca şaşırır.
Prensin verdiği para ve isteği üzerine güzel bir kıyafet giyen Rosa ve Cornelis’e tören alanında ödül verilir.
Yüz bin florinlik ödülü alan Cornelis ve Rosa evlenerek Dordrecht’e dönerler. Boxtel’in evi açık artırmayla satışa çıkarılır, Cornelis bu evi bahçesiyle birlikte alarak kendi bahçesine katar. Gryphus, damadının bahçesindeki çiçeklerin bekçiliğini yapar. Cornelis ve Rosa’nın 1674 ve 1675 yıllarında doğan iki çocukları olur; çocuklardan erkek olana Cornelis, kız olana Rosa adını verirler.
Kitaptaki En Beğendiğim İfadeler:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi kitaplarından Siyah Lale Hasan Âli Yücel’in özlü sözleriyle başlar.
“Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zekâ ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. İşte tercüme faaliyetini, biz, bu bakımdan ehemmiyetli ve medeniyet dâvamız için müessir bellemekteyiz.” Hasan Ali Yücel
“Hangi milletin kütüphanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet âleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir. Bu itibarla tercüme hareketini sistemli ve dikkatli bir surette idare etmek, Türk irfanının en önemli bir cephesini kuvvetlendirmek, onun genişlemesine, ilerlemesine hizmet etmektir. ” Hasan Ali Yücel
“Tanrı’nın elinin altında gerekli zamanlarda büyük bir eylemi gerçekleştirecek büyük bir adamın bulunmasına nadiren rastlanırdı, işte bu yüzden bu ilahi rastlantı gerçekleştiğinde tarih hemen bu seçilmiş adamı kaydederek gelecek kuşakların hayranlığına sunar.” (s .4)
“Bazen kaderin oyunlarından en güçlü adamlar bile kurtulamaz.” (s .29)
“Çiçekleri hor görmek Tanrı’ya karşı gelmektir.” (s .45)
“Ertelemek ihmal etmek anlamına gelmez.” (s .103)
“Aşk çiçekleniyor ve etrafındaki her şeyi de çiçeklendiriyordu: Aşk, dünyanın tüm çiçeklerinden daha parıltılı, daha hoş kokuluydu.” (s .144)
“Bu dünyada her şey önemlidir Bay van Systens.” (s .179)
“Kaderime bu dünyada bir çocuğa, bir çiçeğe ya da bir kitaba ismimi vereceğim yazılmamış.” (s .203)
“Bazen insan kendisinde çok mutluyum deme hakkını asla bulamayacak kadar çok acı çeker.” (s .225)
Alexandre Dumas, romantizm akımının Fransız yazarlarındandır. Eserde romantizmin tüm özelliklerini görürüz.
Romantizmin Özellikleri ve Siyah Lale’deki Romantik Unsurlar
1. Klasik akımı benimseyen sanatçıların eski Yunan ve Latin edebiyatlarına değer vermesine karşılık; romantikler onları çağdışı bulmuş, sanatçılar kendi tarihlerini ve günlük yaşantılarını ön plana çıkarmışlardır:
24 Temmuz 1802’de doğan yazar, romanı 20 Ağustos 1672’de başlatır.
2. Klasisizmde ihmal edilen Hristiyanlık tekrar, mucizeleriyle ele alınmıştır. Ulusallık, yerli renk aranan bir nitelik haline gelmiş, evrensellik ikinci plana itilmiştir:
“Gidelim’ dedi Johan arabacıya, ‘Tanrı hayatta klmk için her yolu denemeyi emreder; başka bir kapıya doğru git.” (s. 31)
“Ve bildiğiniz gibi mahkum ne kadar masumsa din adına ölenler mertebesine ulaşacağı için ölüme o kadar huzurlu ve mutlu gider.” (s. 82)
3. Romantizmde görülen insan tipi, klasisizmdeki gibi soyut değildir. Aksine çevresiyle, fiziğiyle belli biridir. Ancak kişiler tek yönlüdür. Yani ya hep iyi ya hep kötüdür. Roman bu ikisinin çatışmasından doğar. Eser sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Bu yönüyle insan yine tam olarak ele alınmamıştır diyebiliriz.
Boxtel’in ölmesi, evinin açık artırmayla satışa çıkarılması, Cornelis’in bu evi alması, Corneil ve Rosa’nın mutlu bir evliliği hak etmesidir.
4. Eserlerde her tür kişiye rastlanır. Sıradan insanlar, soylular iç içedir.
Albay Van Deken, Cornelis de Witt, Johan de Witt’in kardeşi, Prens III. Willem van Oranje,
Van Systens ve elbette Cornelis de Witt (Cornelis van Baerle)soyluları temsil ederken Rosa, babası gardiyen Gryphus, Craeke, Isaac Boxtel (Jakob Gisels)sıradan insanları temsil eder.
Kitap Hakkındaki Yorumum
Siyah Lale için akıcı, sürükleyici bir eser desek de romantizmin üslup örneğini sık sık görüyoruz. Yazar, kendini gizlemeyip olaylar ve durumlar karşısında kendi duygu ve düşüncelerini anlatıyor:
“Bu olayda şeytana hizmet edecek o alçak, daha önce de söylediğimiz gibi Cerrah Tichelear’di.”
Sık sık tekrarlanan “gördüğümüz gibi, hatırlayacağımız gibi, anlaşılacağı gibi,…” ifadelerin akıcılığı engellediğini düşünüyorum.
33 bölümden oluşan Siyah Lale’nin serim kısmı bayağı uzun. İlk sekiz bölümden oluşan serim kısmında merak duygusu giderilmiş, dikkatli okuyucular siyah lalenin yetişeceğini öğreniyor:
“Lahey’de, anlattığımız büyük olayların yaşandığı o güne dönersek onu öğleden sonra birde, meyve vermesi ve çiçeklenmesi 1673 yılının ilkbaharını bulacak olsa da tarhtan Haarlem derneğinin istediği iri ve siyah laleye dönüşecek olan soğanlarını toplarken bulacağız.” (s. 55)
Olayın hızlandığı kısımda kısa, sade risksiz cümleler ve karşılıklı konuşmalar dikkat çekiyor:
“Ah!’ dedi Cornelis, ‘Korkarım birini ezdik.”
“Dörtnala! Dörtnala!’ diye haykırdı Johan.”
“Ama bu emre rağmen arabacı aniden durdu.” (s.32)
Özetlenecek yerler ve betimlemelerin uzun tutulduğu Siyah Lale’de 143 kelimelik tek cümleyi hayranlıkla okudum. Uzun cümlelerde özne-yüklem uyuşmazlığı ve anlatım bozukluklarına rastlarız genellikle. Riskli cümleler kurulmasına rağmen hiçbir anlatım bozukluğu olmaması çevirmenin (Volkan Yalçıntoklu) Fransızca ve Türkçeye hakimiyetini gösterir ve tebriği hak eder:
“Kılavuz Leger’in öncülüğündeki gemisinin güvertesinde, İngiliz kralının kardeşi York dükünün komutasındaki Prince gemisiyle bir tüfek menzili mesafede karşı karşıya geldiğinde; Ruyter’in ani ve ustaca saldırısı sonrası geminin ele geçirileceğini anlayan York dükü Saint-Michel’e çekildiğinde; Hollanda gülleleriyle yerle bir olmuş Saint-Michel şehrinin haritadan silinecek hale geldiğini gördüğünde; Comte de Sandwick gemisinin havaya uçmasına, dalgaların ve alevlerin arasında kalan dört yüz tayfanın ölümüne tanık olduğunda; nihayet tüm bunların sonunda, yirmi geminin paramparça olduğu, üç bin askerin öldüğü, beş bininin yaralandığı bu muharebeden hiçbir sonuç çıkarılmadan herkesin zaferi kendisine mal ettiği ve her şeyin yeniden başlayıp savaşlar listesine Southwood Körfezi adının eklendiğini gördüğünde; yaşıtları kendi aralarında çarpışırken bile düşünmekten vazgeçmeyen bir adam olarak gözlerini kör, kulaklarını sağır eden bu savaşlarda kaybettiği zamanı hesap ettiğinde, Ruyter’e, Cornelis de Witt’e ve zafere veda eden Cornelis, derin bir saygı beslediği başbakanın dizlerini öptükten sonra Dordrecht’teki evine döndü."
Çocuklar için sadeleştirilmiş kitapta yer yer çizimlerle çocukların daha rahat kavraması amaçlanmış.
Romanda lalenin Hollanda’ya doğudan geldiği geçse de lale yetiştiren ülkelerden bahsedilse de lale yetiştirilmesi hakkında en ufak bilgiye bile hassasiyetle durulup Osmanlı ve Türk adının hiç geçmemesi bana ilginç geldi doğrusu. Tarih bilgimize göre Kanuni Sultan Süleyman’ın Hollanda’ya lale soğanı hediye ettiğini biliyoruz çünkü.
Cornelis’in idama giderken bile siyah lale yetiştirme tutkusunu romanın yazılış amacının tam da bu noktada olduğunu yorumluyorum. Cornelis’in aslında Alexandre Dumas olduğunu düşünüyorum.
Siyah Lale’de romantizmin tüm özelliklerini görsek de sembollerin olduğu da kesin. Siyahi Cornelis’in siyah lalesi tüm sömürgeci ülkelerin sömürmek için göz diktiği Afrika olabilir mi?
Yoruma açık elbette.
Ben dikkat ve keyifle okudum. Okumak isteyenlere keyifli okumalar dilerim.
5.0
100% (2)