[
Her gün her yerde günlük hayatımızı etkileyen çok bilmişlerle beraberiz.
Evde, işte, metro da, çarşıda, pazarda hep vardırlar:
Çok bildiğini zannedip gülünç olan acuzeler,
Doktordan yeni gelmiş birine doğal reçete yazan umacılar.
Üç defa evlenmiş, boşanmış, yeni evliye mutluluk tavsiyelerinde bulunan soytarılar,
Hiç çocuğu olmamış birinin çocuk yetiştirmesi hakkında verdiği içi boş deneyimsiz zırvalayanlar,
Bilmediği bir konuyu hararetle savunan densizler,,
Altı ay askerlik yapmış, otuz yıl askerliği meslek edinen birine ucuz askerlik anılarını biteviye anlatan anısızlar,
Aldığı elbiseyi hevesle giymiş birine y0zler ce kusur bulan boş boğazlar,
Ünlü sesleri tenkit eden karga sesli kikirikler,
Başı dişi ağrıyana dua reçeteleri yazan yobazlar,
Bilmediği adresi, yalan yanlış tarif eden zavallılar,
Bin bir emekle yazılmış bir kitabı, yerden yere vuran kıskançlar,
Yazı ve şiirleri okumadan bir alttaki yoruma bakarak ahkâm kesen uyanıklar,

Etrafında bulunan başarılarla dolu kimseleri kabul etmeyip hepsine bir kulp takan sahtekârlar,
Bir meclis ortamında heyecanla bir fıkrayı anlatan kişiye daha bitirmeden sonunu söyleyen ukalalar,
Çok basit bir olayda kavga çıkaran azmanlar,
Ne konuştuğunu bilmeyen “ağız ishal olmuş” zevzekler,
Yaşına boyuna yakışmayan hareketleri ile ortamı bozan biçareler,
Hayırlı bir işe her daim olumsuz bakan şom ağızlılar,
Küçük bir kabahatini, abartarak önüne gelene anlatan peşrev siz zurnalar,
Yapılan iyilikleri görmezden gelen nankörler,
Kapı, kapı dolaşıp dedikodu üreten postacılar,
İşte bu tipler günümüzün parazitleridir, ne yazık ki her geçen gün çoğalıyorlar.
Ne güzel söylemiş bir bilge:
Öyle bir şey söyle ki herkes buna inansın, eğer bir şey bilmiyorsan sus konuşma herkes seni bir adam sansın.
Ünlü düşünür Mevlana: bin senede okusam, ne biliyorsun diye sorsalar bana:BEN HADDİMİ BİLİRİM DERİM.
Diyenlerin çok olması dileklerimle hoşça kalın.




]