4
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1543
Okunma

“-köyün bütün sokaklarını arşınlıyorum
elim varıyor,
tek tek sıradan bütün kapılara,
dilim varmıyor birilerine birilerini sormaya
korkuyorum
“-sizlere ömür” duymaya
sormaya kalkmadan daha
“sizlere ömür” okuyorum
herkesin bakışlarında
gözler gözlerime bakmıyor,
gözler yere bakıyor, kaçıyor
saklıyor acılarını
Yanık Evin; yanık taşı toprağı,
yabani otlar kaplamış yıkığı tümden
bu badem ağacı,
başını nasıl kurtarmış onca sürüden
taşlar hâlâ isli,
o ev hâlâ
yanık!
çürümüş,
her biri bi yanda
gargacık-burgacık
hatıl ağaçlarının
söğelerin ayakta kalanları”
“-sa(hi)bısı ne hayrını gördü de
buradan daş alan ne hayrını gör(e)cek
kim neytsin yanık evin daşını
hemi ev yapan mı kaldı, koca köyde
ev yapcak olan mı?
köyde kalsa neydecek
iki sunum ekmek var mı”
“-satıp-savıp köyde neyi var neyi yoksa
şe(hi)re göşdü birer-ikişer
ümmet-i müslümanın evladı
bir lokma ekmek bulsa
elden gelse
atmışındakınnar bile göşcek
yaş yetmiş, iş bitmiş demeycek
ileşberlik garın doyurmayo gayrık
nerde eskinki i(n)sannar,
nerde eskinki insannık
ne o hava,
ne o esgi su galdı”
“-da(h)a dün gibi gözümün öğünde, işdeci(hi)ki
bobam ıramatlık;
hu merdimen daşına oturup da
kesere sap düzerdi
dörpüyü bırakır, cam gırığıynan alışdırıdı
anam hurada yayık yayar
kesesini söğedeki hu mıha asardı da
ayranın suyunu sırkıtdırırdı
zahar ayran kesesine ğonan
eşşeğarılarına mı dokandım netdim ise
başladım höykürmeye nası a(ğ)layon
bobam ıramatlık elinde tahraynan gelikene
ben yırtınıyon “kesmeee,
kesme gadın bobam kesme a(ğ)lamacan”
desem de narasın
bi yandan da bulgur gibi döküyon
iki ğözüm iki çeşme..
ıramatlı a(ğ)layan çocuğa ta(ha)m(mü)il edemezdi
“kesmecen olum len” file deyoya narasın
“-al kendin dokandır”
ı-ıh
anam filen girdi araya
elim somun gibi şişdi
gonu-ğonşu, akrannarım çocuklar
deliğanlılığımızda olannar
dünürcülüg edenner
nişanımıza, düğünümüze gelenner
bir bir öte dünyayı boyladı
hurada davıl çaldığında oynayannar
ala erkecin etini do(ğ)rayannar
kazan altını ölçeren abılalar
oku, pişmiş , tavlı ekmek, su dağıdannar,
hiç olmamışlar, hiç ölmemişler sankı
anamın-bobamın cenazesine gatılannar
birer-birer göçennerin salından dutannar
çoğunu Ortadepeye ben goyup geldim
kendi elce(ği)ziminen
onnarı goyup da………….
nere ğedeyin
nerelere gedeyin gayrı
hı!
………..”
“-hey gidi hey
neyimiş dee…….
onun köpe(ği)ne “oşş” denmiş
bunun tavığına kış
ekini güdülmüş
anı kakılmış
hanı
falan zaman höyle eytmişimiş de
filan zaman böyle demişimiş
vay anasına be
ömür gelmiş-geşmiş
kim kaldı ……..
DİPNOT
arşınlamak : bir şey arıyormuş gibi merakla, ölçer gibi boş yere dolamak
kargacık-burgacık: eğri-büğrü, düzgün değil
hatıl : ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton inşaat/duvar bağlama ögesi
söğe/söve: girişin kenarlarındaki dikme, kapıyı duvarlara tutturan ağaç veya pencere çerçevesini duvara rabdetmeye yarayacak duvarın bölümü
sırkıtmak: suyunun süzülerek akmasını sağlamak, ayranın fazlalıklarının ayrılması için asılması, çıkıntıların alınması
ateşin kazanın tam altında yanmasını, ısının ne olması gerektiğine göre ayarlanması (helva köz ateşte hazırlanır)
abıla (abla) işi bilen/ otoriter, usta kadın.. öncelerden ağa karısı
pişmiş: aş, yemek, pişirilmiş yiyecekler
5.0
100% (5)