1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1404
Okunma
I
bir çocuk vardı
şöyle uzunca boylu
alnı açık
dişleri kocaman
gülüşünde mutluluk
aynaların aynalara açıldığı
bahçeli bir konak sıcaklığı
sonra bir çocuk vardı
kıvırcık saçlı
biraz gizli
biraz saklı
biraz da ağlamaklı
ve bir çocuk vardı
durup durup düşünen
yüreği yüksek bulutlara sevdalı
üç çocuktan geriye
bir kaç on yılın yükü
ve yalnız bir adam kaldı
ne siz sorun
ne onlar söylesin
ne de ben çağırayım adlarını
II
bizi bir kuytuda bulmuştu zaman
uzak otobüslere bakıyorduk
havada yanık tekerlek kokusu
baş parmağımızda tehlikeli bir isyan
asker çocukları neden
pek anlamadığımız bir yeşilden
selam alıp veriyorlardı?
uçaklar neden pek sesli kesiyordu bulutları
doktor çocukları neden bu kadar beyazdı?
henüz bilemediğimiz bir çok anneden ve babadan
biraz aydın ve izmir çarşılarında
temiz duvarları temiz evlere yürüterek
oyuncakları renkli ve sapasağlam,
(yani iki tahta parçası
ve bir kaç paslı çivinin
bütün iyi niyetlerine rağmen
bir türlü buluşamadıkları
bir mutluluk üzere)
nasıl çocuklardı bunlar?
III
simitçi,
boyacı ve dilenci
iyi adamları sokağın
kara kışa iman ediyor
kardeş ayakları dolaşıyor siyah bir gölge
yaşamak adımızla sesleniyor
ankara lastiği yine fazla mesaide
birimizin bir babası vardı örneğin
yeri kazıp yol yapan
şişman ve esmer aynı zamanda bir annesi
başında birkaç dilde birden dokunmuş bir yazma
diğeri memur çocuğu
masalarda
saat altıotuz sofralarında
ustura ve tıraş köpüğü
deri çantalar
kalemler ve kağıtlar
sessiz sessiz aldatılan bir kadın sonra...
radyoda zeki müren incelir
yemek soğur
git gide devlete benzerdi masa
öbürü altı kızın ardından
artık ne kadar erkek olunursa...
ustalık eseri babasının
toprağı bol olsun
vaktinde ölüp
toprağa karışanların
IV
dört çocuk yarının kapısından bakıyor
ellerinde uzak otobüs biletleri
peri kızlarının kenti masmavi
sokakları gıcır gıcır
müzik de var üstelik...
bu ne cür’etli bir duruş
bu masal ne çileli
hangi taşı kaldırsan kaybedilmiş bir kavga
buğday ve kalp kırıkları
kaş ve göz yarıkları
her adım başka bir durak
her adam başka bir savrulma
ne yönü var büyümenin
ne de vuslat sonunda
V
biz nasıl çocuklardık?
nasıl çocuklardık ki
kapı önlerini süpürürken okulsuz bir yaz
şöyle bol güneşli
ve bir hayli sarı
gündüz insanları ve gündüz hayvanları
tanıdık bir konağın yedi katlı cenazesinde
lahmacunla ayran dağılır
kediler masa altlarına saklanır
tekme tokat bir ağıt
balyoz sesleri ve kağıt
ve söz vermeler
kağıtların üstünde ince ince söz vermeler...
bunlar hangi çocuklar?
ve hangi çocuklarız biz?
gizlice sevdiğimiz bir şarkıdan
ulu orta nefret ederiz
VI
"gelsin" dedi
bıyıklı ve ceketli
bedava bir okulun uykulu müdürü
elinde bir kalem
parmağında mürekkep
cebinde devletin ıslanmış mührü
"gelsin" dedi...
geldik!
"hiç ama hiç geç kalmadık
hep vaktinde geldik"
VII
ay ışığı pencerede,
tek kişilik bir lamba,
gizli bir aydınlık...
pantolon söküğü iyi dikilir
soğuk çamur iyi dökülür ayakkabıdan
gün ışığı pencerede
kırk kişilik bir oda
duvarlarda yeminler
eski yeminler
ve özgürlük şarkıları
tüme varıp soluklanan sayılar
tümden gelip yalnız kalan sayılar
sıra sıra dağlar
dev dev kazanlar
ve savaşlar
ve kaybettikçe yeniden kazananlar
genç ölümlerin şanlı tarihi
VIII
"gelsin" dedi
bıyıklı ve ceketli
uzak memleketlerde yaşayan
kocaman bir elçi
elinde bir kalem
parmakları tertemiz
çekmecede devletin kırmızı mührü
"gelsin" dedi
geldik!
bir duruşu bozmadan öylece bekledik
IX
kapılar tık tık açılıp
tık tık kapanıyor kapılar
odalar insan yutup
insan kusuyor odalar
bir adam bağırıyor
"Temiz Sayfa kalem odasına!"
üzerin yazılacak...
nasıl adamlardı bunlar?
ve biz nasıl adamlarız?
küçücük bir oyunu
büyük büyük oynarız
X
bunlar hep bir değirmenin
beyaz ve yuvarlak taşından yankılanacak
temiz buğdayları kırılmaya iterek
biraz eskiyen bir zamanın
çuval çuval biriktirdiği erken ekmek kokusu
ve şehrin bakır rengi çarşılarında
çocuklar çocukları gizli yerlerinde bulacak...
bizi büyüten
gördüğümüz düşlerin kül rengi buğusuydu
bizi büyüten
uykulu bir okulun tebeşir kokusuydu
5.0
100% (7)