16
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
2519
Okunma

Hükümet nikahı
gelin alımı öncesi,
akşamüzeri, hava kararır
herkes kendi kaygısında,
ortalık tenhalaşır
kızla oğlan, anaları, babaları,
bir araya çağrılır
her iki taraftan, akraba adamlar,
baş köşede elinde nikah defteri, muhtar
muhtar “-arkadaşlarrr!” diye sükut ettirir
damat ve yanında kızın vekili ayakta dinelir
önce kız vekiline üç defa “-vardın mı”
vekil danışır gelir “-vardım”
“-vardın mı”
“-vardım”
“-vardın mı”
“-vardım…”
sonra “teze damad”a
yine üç defa “-aldın mı” “-aldım”
“-aldın mı”
“-aldım”
“-aldın mı”
“-aldım”
“-kanunların bana verdiği yetkiye dayanalak,
nikahınızı kıyıyorun,
hayırlı-uğurlu-gademli ossun,
Allah geçim-dirlik versin i(n)şallah
“-amiiin” işallah”,
“-amin işallah”
defterin sayfası damada uzatılır,
özene bezene.. uzunca bir imza
şahitlerde, üstüne bastıra bastıra
imzalatır
muhtarın “köpek döğen”i
yan odadaki kıza götürür nikah defterini,
“-bizim gız hurasını imza
şey edivisin bi(r)”
susulup bekleşilir,
kazıtılmışsa mühür, olmadı sol başparmak
muhtarın yolladığı ıstampaya basılarak
defter imzalanır gelir, geri!
muhtar da “dikkat”la inceler..
imzalar.. mühürler, tasdikler..
“-hökümet nika(hı) bi hakkın tamam
hayırlı osun bizim o(ğ)lan,
sonra sigara, lokum-bisküi
her taraftan tabakalar fırlatılır,
hatta “ucu moturlu” cığaralar uzaatılır
..
“yakın ga(y)ri”
a(ğı)z dadınız olsun
“-Allah razı olsun”
“-amin”
o akşam kahvelerde
incesazlar eşliğinde
Neşet’den türküler çağrılır
"seher vakti çaldım yarin kapısın
baktım yarin kapıları sürmeli
hoş bulmadım otağının yapısın
çıkageldi bir gözleri sürmeli
aslanım eller eller, kokuyor güller güller
ne bilsin eller eller, perişan hallerim"
söylenir
"çekilmez gurbetin cefası bülbül, bülbüüül heyy!"
dinlenir
"-Bağa gel bostana gel
dile gel destana gel
eğer anan salmazsa
yalandan hastalan gel."
hüzünlenilir
"-şu garip halimden bilen işvelim nazlım
göynüm hep seni arıyor neredesin sen
tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
göynüm hep seni arıyor neredesin sen
sinemde gizli yarayı kimse bilmiyor
hiş bir tabib bu yaraya melhem olmuyor
boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
göynüm hep seni arıyor neredesin sen."
derken darbukacı ritmi hızlandırır..
aynı kişilerce aynı oyunlar oynanır..
oynanır.. oynanıırr..
"-hanı da benim
elli dirhem odunum odunum
Gonyalıdan iki oğlan doğurdum
yörü yaörü, Gonyalım yörü
yörü yavrım yörü fisdanını sürü"
"-hanı da benim elli dirhem pırasam, pırasam
çıralar yaksam Gonyalımı arasam
yörü yaörü, Gonyalım yörü
yörü yavrım yörü fisdanını sürü"
neşelenilir.
sadıç yine birilerini güç-bela ortaya çıkarır
sallama türünden oyunlar çalınır
oynanır da oynanır..
sağ ayakların burnu
sol ayakların topuğu
bir sol el yukarıda bir sağ el
bir öte tarafa git bir bu yana gel
"-hanı da benim elli dirhem susamım susamım
gözel oyna goca göbek hasanım, hasanım
yörü yaörü, Gonyalım yörü
yörü yavrım yörü fisdanını sürü"
iki kişi yan yana bir gelir, bir gider
Tıkır Halil fıyıkla eşlik eder.
"çek deveci develeri yokuşa amman
yokuşa aman
gül memeler birbiriynen tokuşa aman aman
deveci daylar,
sevenmler oynar
sen kimin yarisin her yanın oynar
devem böyük atamadım urganı aman
üşüdükçe çek başına yorganı aman."
sonraları
“kekliği düz ovada avlarlar
kanadını çam dalına bağlaralar
gak gak guburak,
gak gak guburak öt keklik
çık dağların baş ucuna get keklik”
oynarlarken iki kişi
kalça hareketleriyle devirir yek diğerini
seyirciler gülmekten kırılır geçerler
oyun bitse bile maytap geçerler..
içeri doluşunulur,
Çalgıcı Ali’den bağlamanın sesi duyulur
“Karaova düğünü gece kuruldu•
varır varmaz güveyin adı soruldu
pehlivanlar meydana çıktı soyundu
o zaman Hacı Gümüş oğlu vuruldu
vurma murat yakışmaz senin şanına
adam eniştesinin kıyarmı canına”
o ikindiden sonra
kız anası, varsa teyze hala
uzak-yakın akraba
sözü dinlenir bir-kaç kişi daha
önce kızın saçları kınalanır
sonra öğütler sıralanır
“-bak yavrıımm; bu bi(r) nalet halkasıdır”
“-bundan sonura, anan-boban
eşin-dostun, her şeyin gocan”
“-boyuna göre bulusun emme
huyuna göre bulamassın”
“-gocan uzunusa topuklu key
sen uzunusan boynunu ey”
bundan sonura evin;
böğüne gadak evin olan, bobanın evi deği(l), gocanın evi
“biz” deye
anan gile deği(l), onnara deycen ga(y)ri”
aralı gel datlı ol, olur-olmazda anana gelme
kayfaya çıkan bobanın, gardaşıyın,
takkasını önlerine eğdirme”
“-bundan sonura evin ayrı, yolun ayrı
ana-gız değil gonşu olalım gayrı”
“-sık geleninen sovanaşı dıkımlanı(r)
seyrek gelen baldan datlıdı(r)
baklafıyı dadıkdırı(r)”
“-boşuna dememişler
“her öyün gelen bulgur aşı-sovan yer
bayramdan bayrama geleni baklava bekler”,
“-hemi de zinisi bozulmadan”
“-gerşi ha! biz hiş bişi ğörmedik de!
öyle deller ne bileyin işde!”
“-vardığın yer körüse,
sen de gözüyün birini gapa”
……
“-kimseyi günüleme ,
ona buna fit verme
ilaf davşıma”
….
“-daş daşı, ilaf daşıma”
“-gol gırılır yen içinde”
tembihlerini der kızın anası,
yakınnarı..
öğütlerini sıralar ard-arda.
“-anan gocayın anası,
boban gocayın bobası
gocanına kakışma
kirli-paslı el içine çıkarma
yüzümü gara çıkarma
öğerken “anasının gızı”
desinner emme”
söğerken “anasının gızı” dedirme
“-gol gırılır, yen içinde galır
her şey dört duvar içinde galır
kocan senin ardaşın
sen de onun sırdaşısın
kocayın sırrını ele verme
dışardan duyduğunu da eve getirme
goduğun goduk yerde
duyduğun duyduk yerde galsın..
seni alakadar etmeyen bi şeyi
hele hele gonu-gonşun zarar görce (i)se
gördüysen de “görmedim”,
duyduysanda, “duymadım”
biliyosanda “bilmeyon” de
görmedim, duymadım bilmeyon
işdecik o gadak
açık bulduysan bişiy ört üsdüne
akar gördüysen dıka
ayıp gördüysen gapa
lafı uzadıp sündürme
meremeti elden burakma
me(h)remet etmeyen
me(h)remet görmez unutma”
“-anandan evel ahıra girme
gocandan, böyüğünden evel aşa sunma
gıtlıkdan çıkmış gibi yeme
“dulgarı çocuğu ğibi” önüne çekme
kendi önünden ye
başkasının batmasına göz dikme
sofrada geriye galma
amma Allah ne verdiyse
yeyip sofrayı gurutma
bu öyünün sonrası da var unutma
elden gelcek deye güvenme
elden geleninen öyün olmaz
olsa da garnın doymaz”
..
“-hadi ğızım başın bunar,
ayakların göl ossun”
bu arada yaddan-yabandan gelenler,
misafir oldukları evler,
kadınlar, gelinlik kızlar
kız evinde toplaşmaya başlarlar
bir tatafta “yarenlik”ler, konuşmalar
bir tarafta oyunlar, kıpırdanmalar..
Taşevli adamların etekliği başına taraf ters geçirip
göyneklerini i(n)san yüzü ğibi boyayıp
biri erkek, biri ğarı kılığına girip
oyun çıkarmaları,
aklımdan çıkmaz
bir çoban ve
fistan giymiş delikanlıların kız rolüne bürünmeleri
oynarken çobanın kızlarını kaçırmaya çalışmaları
bu arada sözde kızlarla cilveleşenlerin yüzleri
kız rolündekilerce yüzlerine sürülen; dığan karası..
..
envayı türlü “oyun çıkarma”lar
kızların kimi koşa koşa gider
kimi çığırır
anasına sarılır
“ana beni gurda-guşa yem etme”
çığrışlar-bağrışlar
panikler-kaçışlar
gülüşler
gülüşmeler
seyircilerin arasına taşan “eşek şakası” oyunlar
kambur kız tarayından ıslatılan sözde damat adayları
erkekler arasındaki kahvehanede çıkarılan galiz oyunlar sırasında
pencerelere üşüşen halk..
yakışıklı havalı misafiri rezil eden çok bilmişler..
adı üstünde “oyun”
bilmeyene edilse de oyunlar
kimse darılmaz, kırılmaz, alınmaz
ama henk ederken kadınlar
aniden girer erkek kılığında biri
çığrış bağrış, handikaplar,
yakalar kızın birini
Musdukoğlunun karısı indirir kafaya maşayı
kendinden geçer İbi’nin karı
ha deyince ayıkmaz
yemin billah eder
“bi(r) taha oyun mu? asla”
ertesi haftaki düğünde tüfeği ateşler
yer kafaya bir maşa daha
*
akşam kadınlara, kına gecesi kız evinde
defi ısıtır işi bilen görümce
nazlananları oynamaya kaldırır
Köroğlu, Gongili,
“-haççam çıkmış gül dalına” oynanır.
“-Kara Helime, Kara Müslük, Göplek, Ciçili
olmadık maskaralıklarla
ortalığı darma-duman ederlerdi
“perem perem ” dağılırdı herkeş bi(r) tarafa
Kara Helime gelin kılığına soktuğu
ayaklarını duvara yaslar
alabildiğince yaşlı bir kadın sesiyle
“sallan safiye, sarı safiye
seni Hacımehmetoğlu
isdetmiş
vereyin mi” deyince
agam saldırıya geçerdi hırsla,
Kara Helime yineleyince de
Ebem “-garıı yaşından başından utan
get hurdan belanı benden bulma”
deye ikaz ederdi
o da, safiye adına,
safiyenin anasına
bu defa sesini incelterek
“-isdemen anacığım isdemen
hemi yaşlı, hemi de evli
heş değilise zengin olsaydı bari
Döndüceynen uğraşdırma beni
gı onunnan hiş baş edili mi”
diye türküsünü söyler,
herkeş gülmekden kırılır-geçer
ama agamın öfkesi dinmezdi
çünkü hem ebeme eş gelebilirdi
hem de dedeme yaşlı ve fakir denilmişti
kabul edemez içerlerdi
dişi kitlenirdi..
bu defa ev sahibi, hedef olurdu
“-sallan safiye, sarı safiye
seni Köse(o)ğlu isdetmiş vereyin mi”
bu defa genç kız edasıyla
“-istemen anacığım isdemen
neydeyin Kös(e)olunu
ayrannarı duru
üsdelik de çok çocuklu
istememn anacığım isdemen”
her defasında ‘düzme gelin’ (ayaklar)
başını iki yana sallar
olmazlarını dile getirirdi
“-istemen anacığım isdemen
onun adı yaşar, alır beni boşar
istemem anacığım isdemen”
“-istemen anacığım isdemen
onun adı veli,sülalesi deli
istemem anacığım isdemen”
en sonunda birinin can damarına basar
Safiye gız kabul ederdi zengin,
genç, yakışıklı birini
muhtemelen orada bulunan
teze gelinin kocasına.
“isderin anacığım isderin
hem yakışıklı hem zengin
üsdelik benim dengim
isderin anacığım isderin”
yeni gelin yere bakar, güler geçerdi
eğlenceydi sonuçta
gel de agama anlat ama
anında birileri sürüklenir ortaya
ortada kalan kaçmaz ortadan
oyun havaları bir yandan,
zilli def diğer yandan..
"-aman bu fasille ikibuçuk lira
hem oynasın hem kaynasın
yandan helimem yandan, yandan
severim seni candan"
oyunlardan sonra gelin gelir ortaya
servi gibi salınarak, sadıcıyla yanyana
“-ortalığı gırdı-geçirdi Laylom Hatma”
şamata biter, o coşku giderdi bir anda,
eski türkülerden yanık ve uzun bir hava
arkadaşı bir istek getirir gelin-kızdan
herkes ağlayıp perişan olurdu
Feridenin ağıdından
“su yüzünde yüzüp duru bürgüsü
onikidir gelep saçın örgüsü
bu ğözellik sana Allah vergisi
akmayasıca çaylar da
nerelere ğodun ümmümü,
sumanı
el atdım da dutamadım fesini
ünnedim de duyuramadım sesimi
anam dutsun, allı gelin yasımı
akmayasıca çaylar da
nerelere ğodun ümmümü,
sunamı
davılcılar da gaya dibi dolaşır
düğüncüler de guzu ğibi meleşir
acı habar da köyüne tez ulaşır
akmayasıca çaylar da
nerelere ğodun ümmümü,
suna mı
budamışlar yeşil söğüt dalini,
sal etmişler meyyidimi, ahali
sele verdim yedi köy gözelini
akmayasıca çaylar da
nerelere ğodun ümmümü,
suna mı”
Evlerini ıssız goyan
Desdileri susuz goyan
Anasını gızsız goyan
Getme gel
Gel evimize
Ana hamama vardın mı
Yunduğum yeri gördün mü
Hinci gıymatım bildin mi
Getme gel
Gel evimize
Atınan geşdi eşiği
Sofrada galdı gaşşığı
Gız evlerin yakışığı
Getme gel
Gel evimize
Çağrın oğlan gardaşını
Dutsun atının başını
Silsin gözünün yaşını
Getme gel
Gel evimize
gelinkız gibi
yasa büründü.. def de
ağıt üstüne ağıt Yandan Helime de
“adını sevdiğim de Avşarın Beyi
sana da vezirlik yakışıp duru
topla dizginini, tanı kendini
duşmannarın da garşından bakışıp duru”
“-yeter edin de; çevrim çevirip getçez biz
evde musafir var aba
oğşaycağsanız oğşan,
henk etçeğseniz,
henginizi gene edin siz” dedi Havaca
Habba gelin;
"-şu karşı yaylada göç gater gater
bir güzel sevdası serimde tüter
bu ayrılık bize ölümden beter,
geçti dost kervanı eyleme beni."
Yıllar sonra ilk defa bir araya gelen
Hayriye, Dudu, Ayşecik, Gülseren
Güzin, Sevim, Şayeste, Rafiye, Kezban
ısrar üstüne ısrarla okul yılı türkülerinden
hiç değilse "-biççicik " türkü
istediler Göplek Fatma’dan
"-yüksek-yüksek tepelere ev kurmasınlar
arşı-arşı memlekete kız vermesinler."
herkes kahırlanmış, susmuş,
boğazında bir şeyler düğümlenmişken
Göplek Fatma ağıt üstüne ağıt etdi,
yaraladı herkesi can evinden
“-atımı bağladım iğde daline,
iğde daline
oturdum ağladım kendi halime,
kendi halime
bir defter bir kağıt verin elime,
verin elime
yazayım derdimi ben o zalime,
ben o zalime”
herkesin içi buruldu
doldu gözleri
herkes ağladı
Dört Osmanın Emine “-Duduu” dedi
“hadi gari ay Dudu” defi aldı
“-bilmeyon ku ay aba
oğşama başlacak mı!”
bu defa da Zebitoğlunungarı
“-goyun-guzu meler gelir
dağı daşı deler gelir
gurbet elde emmin dayın
habar salsan duyar gelir.”
çığlık gibi tiz sesiyle Dalgüllü aldı sırayı
duyanın içini eritti, sel oldu gözyaşları
“-çattılar ocak daşını,
vurdular düğün aşını
gelin alıp gidiyollar
dört oğlanın gardaşını
-gıcılar gavak gıcılar
işte geldi kınacılar
yürekte çokdur acılar
a anam gınan kutlu olsun
yariyin dil datlı olsun”
gelin kızın yazmayla örtülü başı sallandı
belli ki ağladı, Asiye kınayı kardı
kızın elini kınalayıp bir keseyle sardı
kınalı gelinin yanına geldi bu defa da
Feride ağıt etti herkesi ağlattı
-süre süre indirdiler yazıya•
dut ettiler al kınalı tazıya
can başa düşünce bakma kuzuya aman, aman
gaç gınalı ceylan, gaç avcı geldi
avcılar elinde bir guzun galdı..
zalım avcı düşmüş gelir izine
ganları akıtmış iki dizine
mor sinekler gonmuş ela gözüne
gaç gınalı ceylan, gaç avcı geldi
avcılar elinde bir guzun galdı..”
çok geçmeden kınaya geçilir
kına okşayıcılar ortaya gelir
“-ünnen gelsin anasına
altın bassın kınasına
gızın gelin oluyoru
gel anası gel yanına”
“-dam başında delik desti
deliğinden yeller esti
anan-baban sana küstü
a bacım kınan kutlolsun
yariyin dili datlolsun”
sonra defi alıp Kösedudusu
“-boba bostanın bitti mi
tarlaya köken attı mı
beni verdin el oluna
ahın yerini dutdu mu”
Goca Fadime ağıt etti; ağladı, ağlattı
çocukları gurbete gittiğinden beri
saatlerce ağıt eder, ağlardı,
ne zaman klakson çalsa, parçalanırdı herkesin içi
“karığa bostan dikerler
kovayınan su çekerler
gurbet ele geden gızın
arkasından su dökerler
kız anası, kız anası
çağrın gelsin öz anası”
derken gelin kız sarılır anasına
aşk olsun ikisini ayırana
“merdimenin başına çık otur ay anam,
elini beline koy otur ay anam
gelene geçene gızını sor dur ay anam,
gızım gelecek diye yollara bak dur ay anam..”
..
“aldır yüzüğümün kaşı,
yandı ciğerimin başı,
gızın e(vi)nin yakışığı,
gel anası gel yanına,
gelmez evine bi(r) daha
anası gelir de
sarılır kızına
bir çığlık halinde
herkes vazgeçer kızını vermekten elo(ğ)luna
”mercimeğim kile kile,
ölçtüm baktım sil e sile,
verirmiydim el oğluna,
kendi ettin, bile bile.”
durumu kurtarır tefçiler
içileri titretirler..
“yeşil ördek daşta oturur,
biri kalkar beşi oturur,
bobasız gelin olanın ,
eğsiğini el yetirir.”
kına elden ele herkese ulaştı
Felek Fadimesi kınayı herkese yetirdi
“-yeter gari ay abam sil gözüyün yaşını”
diye kızanasını teskin etti
“yeşil ördek gayar gelir,
yavruların sayar gelir,
senin gelin olduğunu,
emmin dayın duyar gelir.
yeşil ördek, yeşil ördek
ganadını deşir ördek
eveliden çit gezerdin
hanı seni eşin ördek
mercimeğim kile kile,
ölçtüm baktım sile sile,
verirniydim el oğluna,
kendin ettim bile bile”
ardından çevrim çevrilir,
ne hediyeler, ne hediyeler verilir
derken gelin de sakinleşir
gözü yaşlı, elleri bağlı
durgun, gönülsüz, kahırlı
..
gelin kızı kaldırırlar,
görümcesi, eltisi,
bir de sadıcıyla oynatırlar
tefcibaşı söyler çalar
“kınayı getir anam
barnağın batır anam
böğün misafirinim
goynunda yatır anam”
kız evinden kalkanlar
eğlenceye yetişir..
herkes nerde ne var bilir
işine gelene uğrar..
anasının peşinden ayrılamaz genç kızlar
bir başka yerde onu
bekleyenler var
selamı eletilir
ya da varsa mektubu
“darısı başımıza” denmiştir
hayat yeni düğünlere gebedir
“ana-boba oldun mu
el içine karışırsın helbet” denir
“dova et emme
sakın isim zikretme
ille hayırlısını dile
hayır osun sonu”
DİPNOTLAR
kadem: hayırlı, uğurlu
geçim-dirlik: iyi ilişkiler içinde, yarın kaygısından arınmış, işleri yolunda geliri iyi olmak
fıyık: keskin ıslık,
• Milas / Nazmi Yükselen
günülemek: haset, kıskançlık, çekememezlik
fit vermek/kov: kışkırtma, dedi-kodu, birini başkasına kışkırtma
diklenme, terslenmek, karşılık verme
ardaş: birbirlerinin ayıplarını bilip, birbirlerini ayıplarıyla kabul edip, bunu başkalarına sezdirmeyen, ayıp olarak ta görmeyenler
meremet : merhamet, acımak
göz dikmek : kıskançlıkla bakmak, ele geçirme hevesine kapılmak
darma-duman: karma-karışık, darmadağın
perem perem: pare pare, parça parça,
duru: çok su katışmış anlamında
yanık: acıklı
gelep :(ip için) tutam
Isparta Kız Ağlatması
çevrim: takı merasimi, düğüne katılanlar maddi durumlarına, geline yakınlıklarına, aldıkları oku(davetiye)ya göre hediyeler (gelinin başına çevirerek) verirler
oğşama/ovşama/okşama : mani söyleyerek ağlatma
bir tanecik
• Muharre Ertaş
kaynak : Fatma Biner, derleyen Ramazan Biner
Resim
Rahmetli Şerif Gelin
5.0
100% (14)