4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2333
Okunma

vırt-vızırık
“-aynı dediğin gibi bi de
hani analar böyüdür hurmaynan
elo(ğ)lu döğer yarmaynan
derler ya o hesap
bi garı-ğoca çok döğüşürlerimiş
garı-ğoca bu döğüşür de sevişir de emme
garının tarafı toplaşıvırır
topal eşek sudan gelesiye
adamı bi ğözel onarır
bi anacık-bi bobacık olularımış
gonşuları bi piri fani goca herif varımış
adam gaçar bu herife sığınırımış
etmen-getmen derse de
adamı dinleyen olmazımış
basarlarmış köteği yesede-yemesede
adam hemi garının dilinden
hemi garşı tarafın şerrinden bıkmış
bakmış olca(ğı)-molca(ğı) yok
“oldu-olacak, gırıldı nacak” demiş
bunnarı ma(h)kemeye vermiş
garıyı boşaycağmış
emme ehtiyardan başka
adamın başına geleni bilen-gören
şahıtlıg etceg olan yok
zati ondan başka gören-mören adam da yok ki
olsa bile garı tarafının şerrinden
her bi gonşu, şahitliği göze alamazmış
eli mahkım, etiyarın gapıyı aşındırmış
yalınız garı tarafının şerrinden de
herkeş gibi eh(t)iyar da gorkarımış
etiyar da yol bilmez-yordam bilmez
gakar dutar birinin garısını file
şahıt yazdırsa
iş namıs davasına ğadar varı deye
“pekey” demiş
eveli öyleydi, gücü yeten yetene
söz temsili iki ğişi döğüşüyo de(ğil) mi
bakdıları kı girmişler birbirlerine
eninde sonunda bu iş makemeye varı
“-gaçın şahıt yazarlar” deye
etrafdakınnar gaçıvırılarıdı
sinlenerek bakarlarıdı
hökümetden gorkarlarıdı
“anan yaşı boban yaşı
öte sözün beri başı ”
gapısını takılatmış
“-emmi”
“-ey”
“-durum” böyle böyle “seni şahit yazdırdım”
“-len olum etmen getmen
beni hökümetin gapısına eletmen ”
bunu ğarı tarafı duyunşa barabar
onnar da girmişler bi sidik yarışına
nayeti onnar da bunu makemeye veriyollar
geliyollar goca herifin gapıya
durum “böyle böyle” deyollar
“-senin bu gonşuynan sulf olamacaz
davasından caydıramadık
gari makemede hesaplaşcaz
mezburen seni şahit yazdık”
etiyar onnara da
“-len olum etmen getmen
beni hökümet gapısına eletmen
ben şahitliği ne bilirin
böğüne ğadar köyden dışarı adım attığım mı mar
Allah sizin eyinliğinizi versin
benim makeme gapısında ne işim var
hinciye ğadar ne hakim garşısına çıkdım
ne de kimseynen muk(u)atım var
ne hakim garşısına çıkdım
ne etliye, ne sütlüye garışdım
ne sabına dokandım ne suya
davşan boku ğibi
ne kogdum-ne bulaşdım
başıma bi iş geldiyse de Allah’a havale-ttim
zati arın bokuna “hu” deyemedim
gedin öte yannınıza
hu yaşdan sonura iş çıkarman başıma
beni şahit-mahit filen yazdırman”
dediyse dee
uzun lafın gısası
ehtiyar iki tarafın da tek şahidi
mübaşir içeri almış bunnarı
hakim mi savcı mı işde neyise
“-şahiit” bilmen kim…
gapıdan girmiş.. hakim;
“adın ne”
“-olum münasip gonuş
mübaşir denen adam beni çağırdı
sen de hemi adımı deyon
hemi soruyon”
“-bey amca usulen söylüyorum
yaşın kaç”
“-otuza girdiğimi dediydi anam ıramatlık
emme baya oldu”
“-neyise , işimiz var sennen haralda”
…………..
“-anlat bakalım amca” demiş bizim ehtiyara
gari sorgu hakimi
“-hankı birini anladayın efendim
bunnarın işi vırt-vızırık ” demiş
hakim “-vırt-vızırık ne len”
adam “-yani zart-zort ”
hakim bu defa daha da celallenmiş
“-dıkkatlı gonuş
burası makeme
makemede vırt-vızırık
zart-zort olmaz
atarım seni içeri”
deyinşe barabar
ehtiyarın tepesinden aşşaa
gaynar gazan devrilmiş
zılgıdı yeyinşe
seninkini sovuk terler basmış
abıkat bunun gula(ğı)nı çekmiş
“-len Allah eyinliğini versin
sen ne bok yeyon” “höyle höyle” de,
“-lafına efendim deye başla
efendim deye bitir”
“-neyye”
“-makemede öyle denir”
..
..
“-get len hurdan
şikatcı değilin
beni gollamasını isdeyen
suşlu değilin neyye meremet dinleneyin
birinin efendisiyse
senin onun, bunun
elin efendisini neye kendime efendi edeyin”
seninki abıkatı yan tarafa
elinin tersiynen yitiyo
goya zolda sıfır yerine goyo
emme bu sefte
aşşadan alıyo
“- müsaade ederseniz
beni bi dinneyin
biz köylüyüz,
köylü gelmişiyiz,
köylü gederiz,
makemeyi,
mukemeyi bilmeyiz,
bizi köyün ekabiri çağırdımıydı
heyvah derdik,
mahçıp olu(r)duk
çok şükür bu güne gadak
heyet beni ünnetmiş değil
Allah düşmanıma da gösdertmesin
evel-evelden makeme mi varıdı
yoğudu,
ayrılık-gayrılık mı varıdı
yoğudu
..
biri aldı,
öteki vardımıydı
ölüp-ölesiye garı-goca olurlarıdı
atsan-atılmaz satsan satılmaz gari
bi nalet halkasıydı
…
gadire-ğudred bi şiy oldumuydu
köylük yerde heyet toplanıviridi
sulf ederdi
..
kim suşlu,
kim güşlü,
ağayımış, beyimiş dinlemezler
anlar dinler garar alırdı
alınan garar deragap uygulanırdı
köy mencilisinin gararına da
tekmil bütün köylü uyardı
neyye;
…………çünkü
köyün ileri ğelenneri; dinler, anlar
ötesini-berisini,
eciğini-cücüğünü hesaba gatar
öyle garar verirdi
kim suşlu, kim güşlü,
verilen gararın akibetini kesdirirleridi
…
hinci makeme var
sen bu işden nafaka temin ediyon
ya bunnar, bu abıkatlar.. ötekinner
olmadık yollara sokuyollar insannarı
hak-hukuk dertleri yog
insannar makelemelik olsun da
para gazanalım deye
paraynan adelet olur
hak hukuk yerini bulur mu
kanun ne deyo
ayır
dutup ayırıyon
biliyon mu bunnarın evi garşı garşı
çoluk-çocuk ne olacak
bu adam birini alcak,
bu teze birine varcak
hiş mi gelmeycek bobasının evine
köylük yerde neler olur neler
bu iş gan davasına döner
sen bizim köyden değilsin,
bizim köyü bilmezsin
nası garar vercen
çoluk çocuk ona keza..
bana galısa hinci sen bunnarı
barışdırmaya gakacan
iki nasihat edecen
gerisin-geri köye yollaycan
yau makemelik iki gişi nassı olu(r) da
buradan elele dutuşur geder
geddiler gabil edelim
birbirlerinin,
olmadı; gayınnarı enişdelerinin
yüzüne nassı bakarlar
ikiğün sonura
gene benim başımın etini yeycekler,
“seni şahıt yazdırdık
belli besbelli değil mi
ayırıvıcan,
köyde bunnar annaç annaca gelcekler mi
sen işin o yannı bilmen ki
sonura çoluk çocukları,
evli mi, nişanlı mı, esgerde mi
soval etmezsin
akibetiynen ilgilenmezsin ki
senin vazifen de değil hani,
ganun ne yazıyo(r)sa o.. eee
benim deycem o ki
garı-ğoca arasında olu(r) böyle şeyler
ben hoş görün,
görmezden gelirin
bana galısa hele hele garı-ğoca arasına
kimse girmemeli
sizin gibi gosgoca mamir olmuş efendiler
bu dövletin hiş mi başga işi yok,
vetandaş işsiz güşsüz,
elsiz ayaksız,
perli-perişan,
aşlar-sefiller
ekdiğini alamayo ileşber
bu dövletin yedi düvelinen meselesi çok
sanki onnarı halletdi mi
hepsi tamam mı şindi
iş bi(r) bunnarın meselesine mi galdı
ben sizin işnizi bilmen
emme köylük yerde mıhtar
hergeleye çoban dutar
bekçi ğibi an başında bekleyip de
kimin malı-maşatı kimin ekilisindeye deği
kim kimin anını kakmışına bakar
heyetine danışır
ehlivukufa bakar
söz temsili
emme mıhtar hergeleye, çoban dutcak yerde
gakar da koruma bekciliği yaparsa olmaz!
dövletin davalarının hakkından da
gadı-gaymakam gakamaz
öyleyse, köydeki bekci işine
vetandaşın döğüşüne-çekişine
hökümet garışmamalı bu bi(r)!
ikincisi de, okullar da abidik-gubidik yerine
gocanın mazifesi ne
garının, çocu(ğu)n mazifesi ne
ıçcık da onu belletmeli
yani onca sene, çocukların gafasını
ömrü hayatında hiş bi işine yaramaycak
abidik-gubidiğine şişirmemeli
garı höyle höyle olacak
adam höyle höyle
dövlet cebretmemeli,
mekdapda cebirden başga şeyler de ö(ğ)redilmeli
deycem dövletin işi gişiynen deği
dövletlerinen, cömatınan deği(l) mi
siz ona bakın, onunan ilgilenin
böyle “incir gıliği doldurmaycak
şeyler” devleti aliyeyi meşgil etmemeli
siz bunnarı bizim heyete havaledin,
bakın bi, görün nası(l) halletdiğimizi
evel-Allah hallederiz,
biz bu işi köyde
köy odasında ossun-bitsin gene
i(n)sannar kanun-makeme dedikçene
kelp olayın bu işler eyiye varmaz
siz yerinizden gakıp da,
kimsenin evine damına varmaz
çoluğu mu var çocuğumu var,
bilmez anlamazsınız
ganun böyle deyo,
bi cızık
tamaaamm
var mı gerisi
böğüne ğadar kaş garı-ğoca ayırdın
adını sanını akibetini bilimin
evini yolunu
çoluk-çocu(ğu)nu ne hale getirdini
dama dıkdığın adamın, eciricini,
ehliyalının başına gelenneri
aşlar mı-sefiller mi
marağ etdin mi
bilemezsin,
ömrün yetmez ki
isannar yola düşüp de
mahkeme kapısına vardıkdan keyri
valla da bu işlerin sonu eyi olmaz,
billa da eyi olmaz
söz temsili siz akan çayın öğünü böğeyonuz
küreğinen toprak atıyonuz
..
sonura?
hinci bunnar bi isdida vermiş
galem de almış gabil etmiş,
hinci bu gadın, bobasının evinden çıkmış
evi, gocasının evi,
gardaşları ne bok yemeye, arka çıkar da
gızışdırılar arayeri
bi kerre gadın dediğin akıllı olacak
adam nize etdiyse
neye etdi deye
başını iki elinin arasına alıp düşnecek
titizlendiyse ona ğöre davranacak
çoluk-çocuğunun,
gonu-gonşunun yanında
takgasını eğmeycek
varısa da bi bokdan durum
dört duvarın arasında
tenini buracak
garı olalak adamı hoş görecek, hoş dutacak
erkek de; çoluk-çocunun anası olan helaline
sahip çıkacak, saygın dutacak
asalet budur işde,
bunu mekdapda hocalar öğretseydi,
analar gızlarını belletseydi
huzurunuza böyle deyyuslar
dini gırıklar gelir miydi
helbet her gün eyi olmaz,
netekim de olmayo..
gece olmasa gündüz olmaz,
gece gündüz bile değişiyo
bakıyosun ülüzger,
bakıyosun gar-ya(ğ)mır
gün geli ilazım olu bi damla ya(ğ)mır yağmaz
bakarsın dallar çitirim gibi çiçek,
emme yemişe durmaz
bizim gafamız niyesini almaz,
Allahın vereği der geçeriz..
dediğim gibi
ben gonşuyu aldım annacıma
“bak olum” dedim
“ğarı ğısmı döğülmez
emme eyi, emme kötü
çocuklarıyın anası
“döğme yağır edersin
söğme sağır edersin”
gonuşuyokan
her şey eyi-ğözel
beş dakka sonura bakmışsın
bi yaygara, sanısın cingen düğünü
unutmuş bizim öğüdü
garıya gelinçe de………
boş ver gerisini
bu garı ayrılmış bobasının evinden
gari evi ora deği bura
emme gel de annat
“dediğim dedik, çaldığım düdük”
inadım inat
aççıcık bişiy odlumuydu,
seğidiyoru gardaşlarına,
şikat ediyoru herifinden
“iki ğün sonura yüzüne bakcan
emme eyi,
emme kötü çoluk çocumun bobası,
gocam
döğer de sever de,
ele ne
gardaşlarım bile olsa onnar ne garışıyollar”
demeyoru ki
onnar da
“sen, bizden çıkdın,
anan da,
boban da,
gardaşların da o adam
deyemerular gardaş!
..
nerde galdı asalet,
neydivisin adalet
öyle değil mi
ondan ötürü
ben bu .mına godumun gapbesine de
bu gapba analı deyyusa da
“beni şahit filen yazdırman
ben ne decen-ne gocan
ben şahitlik filen edemen
her ilafın başında
“efendim” deyceğmişiyinin
her ilafın sonunu “efendim deye
getirceğmişiyin
niye ki, suşlu değilin,
güşlü değilin
bi mafatım, çekincem yok
ben abidik-gubidik bilemen”
dedim emme yazdırmışlar
dedim vallahi-billahi
……
demedim mi?
gırık dölleri
zati bi iş hökümet gapısına vardıktan keyri
kelp olayın dikiş dutmaz
bunun sonu hayır etmez ğari
boşancağsalar boşansınlar
başkasının ne üstüne farz”
deyinşe barabar
bi alaf alıyo hakimi
hakim bi heybetleniyoru ku…
“-len nerden buldunuz bunu..
orasbıya işini örediyo
“vırt-vızırık” deyo,
“zart-zort” deyo
gahpe deyo, deyyus deyo
daha olmadı mı goyo
len burası dingonun ahırı mı
makeme yerine şahit garar veriyo
böyle davanın da
böyle makemenin de anasını-avradını ….
.ikdirin gedin başımdan
çıkın len dışarı
çık sen de çık
anasını avradını
böyle makemenin de
böyle işin de”
deyo
bunnarı gapı dışarı .ikdir ediyo
boşanma hakimi”
sonura çağırıyo mübaşiri
şu etiyarı bara-ğidi getir bi
seğidiyo mübaşir tabi
sonura yüzünü gızardalak
eli boş geri geliyo
“-n’oldu len”
“-kendisi gelsin” deyo
!?
“-len çatdık valla
…
amma adamcağız haklı töbossun” deyo..
“-hemi işini gücünü bırakıp
durduk yer de masraf edip geliyo
hemi bi de bize temenna ediyo
eli öpülecek yer de
diz çöküp el-etek öpüyo
onun bu işde bi mafatı yok ki”
varıyo etiyara
“-bi densizlik etdim amca
sevdim seni
gel hele bi çayımı iç
hemi de hakkını halal et,
hemi de
gadı-gaymakama,
şu abıkatlara,
davacılara,
davalılara,
çoluk-çocuğa,
öğretmennere,
bi da anladıvı dediklerini
amma söğme emi!
orda kel ediyon işi”
“-len olum, gözel çocuk!
gonuş dedin mi tamam da
söğme dedin mi
edemeyiz bu işi
ulül emrin anacında
gıçım terleyo valla”
bobamızdan ö(y)le görmüşüyüz
dövletin en güçcüğü böyüğümüz..
“-genşler hinci böyle vara-yoğa
ileri-ğeri gonuşuyonuz da
do(ğ)ruya-doru
anan-boban da ossa
bu işden zaral da
görceğsen şahitliğini
Allah uçun yapacan
öyle ileri-ğeri
olura-olmaza zart-zort gonuşmacan
söylemesen de oluyosa
söylemecen,
sofrada elini
mencilisde
dilini dutacan
“bişiy biliyosan gonuş demiş
dinlesinler annasınlar
bilmeyosan pusuş demiş
seni adam yerine gosunnar”
illa adam yerine gonacan”
“-da! de(y)cen
işin aslı birinin hökümet gapısına
işi düşmeye ğörsün
şahıtlık ossun, ne olur ossun
hele hele candırma file ça(ğı)rısa
evden bekci ünnerse, ana-avrat
boku yedin demekdir os-sahat
neye ça(ğı)rıldın
bi suçun-muçun mu var
hırlımın-hırsızmın
hovardamın,
orasbımın-fa(hi)şamın
ne candırma
ne de başga biri sorar
hele bi de sümsüklemeye gakarlarsa
boku yedin valla-billa
maazallah celp-melp o tak(i)ka
ya da sarı kıyat,
o hepisinden sakat
ayvayı yersin valla
işin yoğusa öğüne gelene merem anlat
zati kimse senin dediğine bakmazlar kı..
senin “-böyle-böyle suç işledim”
demecey(eği)ni bilip batırlar
kim bili “-ne entirika, ne dümen var”
deye gözüyün içine-içine bakarlar
vatan hayınıymışsın ğibi
zati bi gişi “olmadık bişiynen suşlanısa
bütün deliller alay(h)ına çıkar”•
bırak eli-ğünü valla-billa
ehliyalın bile ğanar annacına çıkar
sen ne dersen de, onnar bildiğini okurlar
i(n)sanın osduruğunu, yörüyüşünü sapıtdırılar
“-ataş olmasa duman mı tüter,
osdurmasaydın kokmazdı” derler
zati “yere bakan-yürek yakan” demişler
yere bakmasında,
“gıçının yere yakın oluşu”nda
“boyu gısa, sakalı köse”
“uslunun usdurası içinde”
…
ohooo derler de derler..
“deli ğızı nikah
orasbıyı kilit dutmaz” derler
onun sümsük-sümsük
yere bakdığında bi meymenetsizlik varıdı derler
derler de derler gari
elin ağzı kesen deği ki büzecen
böyleken böyle
hele valla-billa gazara
bi garı-ğız gısmını ça(ğı)rdılarısa
iş “namıs meselesi”ne ğadar varı
sanısın ırz davası
atla ğari pirinciyin daşını
Çuncay’ı erkek sanıp da “esger gaça(ğı)”
deye şubeye ça(ğı)rmadılar mı
senin Deli Yakıp
durumu anladıp
merem anladıncaya ğadar iflağı kesildiydi
kaş gişiler şahıtlığa ğetdi
“-valla billa Çuncay bu
Yakıbın ilk çocuğu” dedik
Çuncay değil de
Tunç-ay olduğunu öyle ö(ğ)rendik
aman arkadaşlar
Allah duşmanımı bile
hökümet gapısına düşürmesin
Allah dövletin
memuruynan terbiye etmesin
bi de aşlığınan
aman-elaman
Allah mafaza
süm-maşa
bir tahsıldar,
bir candırma
bir ağğa!
DİPNOT
bir anacık, bir babacık olmak: aile ortamında sürekli çok şiddetli kavga-niza
beri baş : bu taraf, benden yana, yakın, butarftali ilk
eletmek/iletmek: vardırmak
vukuat: olay, hadise, vakıa
arın boku: ar belası, hatır belası, namus meselesi, davranma mecburiyeti
vırt-vızırık: önemsiz, olur olmaz şey,
zart-zort: vara-yoğa konuşma, abes, baş ağrıtıcı boş söz
meremet : merhamet, acıma, kollama
sulh: barış / sulf etmekten kasıt alacaklı alacağını da almış ya da karşılıklı olarak fedakarlık edilmiş olurdu
derakap: derhal, anında, o anda
arayer: ortam, kişilerin arası, ilişki
yağır: kabuk bağlamış, (yara ya da sürtünmeden ileri gelen) sertleşmiş, artık acı hissetmeyen deri üzerindeki deri,
yağır: hayvan yarası
kel (iş) : kötü, beklenmeyen kötü sonuç, becerisizlik
Kel (kişi) : çirkin, kötü halli, hasta, saçsız,
os-sahat / o saat : derhal, anında, saat bir saniye yazmadan
merem : meram, maksat, gaye, istek
• Cenap Şehabettin
kanar: inanır
ızr : namus
5.0
100% (7)