5
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1896
Okunma
…Urfa’nın çok eski bir sokağında
Sana olan gülüşümü unuttum…
Bir sınıfta okurken hep resmini çizerdim’ şarkısında unuttum seni
Nargile kokusuna karışan tesbih sesleri ile Gümrükhan serinliğinde
Bir çınar ağacıın gölgesinde unuttum .
Fotoğraflarda gülen çocukluğumun ağlama sahnelerinde unuttum
Bir gümüşi kabuk tutmayan yaramın hesabında,
Süzdüm süzdüm gençliğimi de unuttum
sarı kağıtlardaki şiirlerde
Seni de unuttum kendimi de
Kale mancınıklarından sallana sallana düşerken göle
Yandım yandım da unuttum seni
Gül bahçesinde dikenle gül kavgasında unuttum
Susarken bir delinin elindeki simit parçasında,
Çığlık çığlık Yakubiye’nin dağlarında unuttum seni
Tılfındır duvarlarına inen Fransız kurşunlarına bakarak unuttum
Bamsuyu bahçesindeki top seslerinde
Harran kapı kervanlarında unuttum
Suya hasret bağrım yanık ağıtlarında unuttum
Kazancı pazarındaki çekiç seslerinde
‘Tükendi naktı ömrüm dilde sermayem bir ah kaldı’
Senden bana ne kaldı
Gökyüzünün mavisi mi,
İbrahimi yakan ateş mi ,
Nemrutu öldüren sinek mi,
Ne kaldı acı bir ses ve hoyrat mı,
Bilmem ne kaldı unuturken seni
Buğday tarlasını yakan çiftçinin anızlarında unuttum seni
Uçan kuşların göz yaşlarında,
Yuvası dağılan karıncalarda,
Edassa şehir yıkıntılarında kül ve toz ile unuttum seni.
Asur kraliçesinin saçlarındaki bezir yağında kavurdun beni
Yaktın kül ettin beni
‘Fırat dağı deliyor’ yar geldi gidiyor
Git git unuttum zaten seni
Esmer tenimden inen gözyaşımın rengi belli
Saçlarının rengine benzemez ki unuturken seni
Sen siye söylenme unuttum işte
Bir çocuk öldü uykusunda
Ve bir anne ağıtta
Seni unuttuğumu da unuttum
27/08/2015 şehriyar-od
5.0
100% (2)