1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1066
Okunma

biri denizi sevdi diye başına dert gelip uzamıştı saçları
bahse girerim incir daha doğmamıştı
aynada uzuyordu kolları
söylemeye başladığı yer de yağmur
akşama enginar dolması
vapura binerken masallarını yakıyorlardı çağın
psikolojik dram ve sosyolojinin çilek kokulu çocukları
elinde tuttuğu bardağı kırdı
saçlarını serdi yere incitmemek için fayansları
dördüncü kapıdan içeri daldık
bir köpeğin yumuşacık tüylerini ayağıyla sevdi
onu çaldığım yer de
sen gençlik hakları
oturup düşünelim şimdi
hiçbir şey yemeden ve içmeden
bazen aç kalmanın sırrında kabuk vardır
bilene sorduk, vahim bir örnek olabilirdik zayıf freud aldatısına
hükümetler de aşık olabilir
koruyucular da naif paralı
olmasakta deryada o sorgulanan gerçek
ah kültür bekçisi çaydanlık
düpedüz güçsüzken bildik
üretken değiliz
insanın cildi çürürken et bağlar
biraz çekilir kemik içine
kısalır dahası
serbest kalmanın üstelik artı bir tarafı da o kimlik parçası
ben hiçbir şey görmedim
onun saçlarıyla açıldık adalara
adaları sevdiğini söyledi
inanmak hürriyetin ilk adımı
sevdik, derken üzerimizde güneş
altımdaki sarı süsün inlemesine atladım maviliğe
dur dedi, daha çok erken ve incir doğmadı
hatalarımı çarpıp önüme ada diye koymuş olmasınlar
sus dedi örttü eliyle dudağımı
bayram harçlığımı sakladığım mavi ajandanın ilk satırıydı o
-man goes to sun
küçük bir kılçık parçası takıldı parmaklarına
ecelim olurda dönemezsek teğetle beni dedi
bütün suçları nasıl yıkabilirdim düşüpte patlamamış birine
beni düşün dedi, acemice düşün, nasıl düşünürsen düşün
bir çay koy, sen iç yerime
beni kemirirken lümpen balıklar, dedi
üzüm de severim
sus dedim, dudaklarını örttüm
ağladıkça yükseldi deniz
bir çocuğun ayakları üzerinde durup boyunu yükseltmesindeki çaresizlik
bendim
resmini asmak için vapurlara bindim
yüzümde iki bin yıllık ağrı büyüyordu
enine valsler türedi, sonra bizim oraların adetidir
kanıyla insanlar kızları severler
itlerle dost olup sürdüm izini
bir bilge kuşun boku düşünce enseme
anladım, bulunmaz böyle çaresi
bir şeyler sakladığını söyle
içini açtığı an yüzüme üfleyeceğin bir toz mesela
ne bilelim sen kağıtağrılarıyla bir mandal gibi tam ortadan kırıldığını
dal gibi
yaprağın o gri damarı
bilmem başka başka şeyler
küstürdün dedi göğsümü, artık akmıyor süt
aç kaldı bir dünya çoluk çocuk ve kedi
otuz yedi derecem de bükülü koştum yatağa
kapayıp gözlerimi
çektirdim saçlarımı rüyadaki cadıya
kocaman gökyüzü evlerinin tepesinde parıldasın
bir gün midyenin ağzında incir göndereceğim
çılgınlar gibi sevineceğiz, hiç olmadığı kadar da mutlu
masal işte
olduğu kadar
5.0
100% (2)