0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1187
Okunma

I--
Hüzün akıtır cürmünü
Yağmur değil sanki dersin
bir felaket mektubu gibi
Toplanır tüccarların heybesine
ve oradan buz gibi havadisler
Dökülür hayat ırmağından
ruhuma doğru.
Kontratağı oynayan panik havası ruhum sanki dersin
Bir şehrin açık ceza evinde
Bocalamayı oynarken kaldırımlar da
bir mahkumun sıra dışı heyecanıyla
ve her an yakalanma korkusuyla
ve nereden darbe geleceğini bilmeyen
şaşkın bir adamın hikayesini oynuyorum.
Bu hikayenin içinde ne ararsan var
Yaşamanın dışında.
Ki Yaşamak o kadar ağır ki
Ölümün soğuk düşüncesi
bazen nefes aldırır bana..
II
Yıllar önce bir adam tanımıştım.
Gözü pek bir o kadar da tok
Delikanlının hasıydı anlayacağınız.
Günlerden bilmiyorum hangi yapraktı
Ama sonbahardı, çünkü yapraklar dökülüyordu
Bir çınar ağacının altına.
İçip içip dertleşiyorduk
Ve Sonra mevzu
Seksenlerin o soğuk kışı derken, nedense
Avurtlarının vadisinden ince bir yol gibi akan sular
Oval çenesinden aşağıya sessizce iniyordu.
Bir an şok geçiren bir adamın edasıyla
Kafan kıyak oldu da ondan mı döküldün
Yoksa hiç anımsamak istemediğin bir anı mı
Düşürdü bu yorgunluğu içine.
Beş dakika derken on dakika oldu
Sessizlik sanki gökyüzünü boğuyordu
Ben de boğuluyordum çünkü
Bir an önce söyleyip bende
o da nefeslenseydik dediydim.
ve tam öyle derken
ansızın döküldü sözcükler
kurak dudaklarının arasından.
’Abi hiç sorma dedi
Darbeydi,elimizde hüviyetimiz yoktu
Neden yakalanmıştık
Ve neden götürülmüştük bilmiyorum ama
kendimizi dile getirene kadar da
Dört duvarın saçmalığını boylamıştık çoktan
Artık sesimizi işiten ve bizi duyan da yoktu
Her gece kabus düşlerini andıran
İşkenceler gırlaydı.
Kasapların ve cellatların
Adam doğrar gibi bizi biçtiklerini
Ama öldürmeden yaşatarak
Bunu her yaptıklarında
Ölümü ne çok istemiştim
ölümü ne çok istemiştim.
Hani ölüm sırası olsaydı
Tebessüm ederek başı çekecektim
Ama ölüm yoktu
Ölümden beter bir yaşamak vardı.
Şimdi bu mevzudan sonra
Yaşamanın ölümden daha zor olduğunu
Çok daha iyi anlıyorum.
Bu yüzden
Ölümün soğuk düşüncesi
Nefes aldırır bana derken
bir mezarın sonsuz özgürlüğünü
o kadar çok özlüyorum ki
her dakika yaşamak
fırtına da savrulmak gibi
sekiz şiddetindeki bir depremin içinde
un ufak olup
nefes almaya benziyor sevgili dostlarım.
şimdi nereye dökülsem bilmiyorum,
hangi mektubun hangi cümlesini okusam
hangi endişe durağında dursam
nerede kime selam versem
ne yapsam bilmiyorum.
bildiğim tek şey
heybenin içinde
çıkmaz bir sapakta buruşmuş
bir sözcüğün mahşeri sessizliği
alsam okusam diyorum şu ’intiharı’
tek umudum belkide tek çarem diyorum.
23 haziran
5.0
100% (5)