3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1566
Okunma
Ay ışığının hiç doğmadığı sakin ve çığlık atan geceler,
Sesim yankılanırdı soğuk duvarların akislerinde
Gece ikiye bölünürdü,
yıldızlar düşerdi,
Paramparça olurdu bütün çarpışmalar ve sonra savaşlar.
Bir benlik yitimiydi bu felsefenin koyulmamış adı
Soğuk rüzgarların hiç dinmek bilmeden estiği,
Her tarafı kırıp döktüğü,
Her tarafın korlar içinde yanıp tutuştuğu,
Sesimin tükendiği,
Ara sıra da sözün bittiği yerdi.
Şimdi bu karanlık gecenin içinde
Sessizliğim beni kederin kendi çıkmazında
hançer gibi deşiyor, ne söz kalıyor geriye ne de sükunet
Yaralı bir güvercin gibi kanadım öyle kırık ki
Kanayıp duruyorum.
Ve Akan kanımın küçük göletler gibi
Bir şehrin bütün sokaklarına,
Bütün sahillerine,
Bütün köprü altlarındaki mazgallara
Nasıl doluştuğunu izlerken
Ölen insanların cesetlerine
Boş gözlerle bakıyorum.
Gecenin hırçın sessizliği,
Seri bir katil gibi
Yüreğimi binlerce yıldır
Dört duvar arasında yatan bir mahkum gibi silip götürdü kimi zaman da
ne merhamet bıraktı nede bir tanrı..
Nereye dönsem orada siyah renge kuşanmış bir cinayet
Sonrası da ;
Ölüm,yıkılmışlık,çığlık…
Yani tanrısız bir rüyanın kabusu.
Hiç izlediniz mi böyle bir filmi?
16 ocak 2019 İZMİR
5.0
100% (4)