İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
Oğuz Can Hayali
Oğuz Can Hayali

HAYDARPAŞA GAR OTELİ 8

Yorum

HAYDARPAŞA GAR OTELİ 8

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1877

Okunma

HAYDARPAŞA GAR OTELİ 8

İkinci Kat
İkinci Bölüm

Hiç sordunmu Gözlerine;
"- Neyi, nasıl görürüz?" diye.
Beyin denen Pelteye yansıyan Gölge,
gerçek sanılan Hayel-Belde
Kafanda mı,
hiç sırdun mu,
sordun mu?

Hiç sordunmu Göz Yuvara;
"- Onca Yaşam, bunca Hatıra
Yıllar boyu
Kalbur-deşik bir Belleğe nasıl sığar?"
Hiç sordun mu,
sordun mu?

Hiç Sordunmu ona;
"- Doğumdan-Ölüme değin,
nasıl katlanıyor sana?
Benmiyim senin Beyin,
Beyinmi senin Beyin?"
Hiç sordun mu,
sordun mu?

Hiç sordunmu;
"-Yakıt yenilemeden,
durmadan-dinlenmeden
bu çabalama niye? diye
Kalbine
hiç sordun mu,
sordun mu?

Hiç sordunmu kendine;
"- Kimsin,
nerden geldin-nere gidersin,
ne kadar daha,
Yaşama?"
Hiç sordun mu,
sordun mu?
diye sayıklarken dalmışım.
Kendimi şöyle bir
Masal Dünyasına salmışım.

"Bir Varmış" la başlayan Evvelin bir Zamanında
Makinist Hidayet
-Gerçek yada Rivayet-
Yeğeni Ali’nin Kimliği ile
Hatice’yi
Devlet Demiryollarına İşe sokmuş.

Ali,
Abisinin Oğlu,
Ablasının Kızı Dürüye’yi
-oda Yeğeni-
sevip rızasıyla kaçırınca
-Filimlerdeki gibi-
Ailede kıyamet kopmuş;
"- Peki,
Ali’ye ne olmuş?"

Ali
-kıyafet değiştirmiş Hatice yani-
iyi çalışır, çalışkandır,
İşi keresinde yapar, zeki ve marifetli,
Eli çok Hünerli
kendini çabuk sevdirir.
Kadınsal iç Duyarlılığıyla Erkek gibidir.
Ne Yalan söyler,
-Kimlik ve Cinsiyet değişikliğnden başka-
nede kimseden Sözünü sakınır.
Ele vermez Makinist Hidayet’i, sadıktır;
"- Ben Yeğeni Ali’yim!" der,
Yalan söyler,
aşıktır bu Adama.
Hidayet’te onu için-için sever,
sırıl-sıklam aşıktır.

Ama,
ne Zaman
Yerköy üzerinden
-Yozgat’a uğramadan-
Kayseri’ye geçseler,
Hatice’nin Karnı ağrır, Midesi bulanır, Başı döner
Yerköy İstasyonunda,
ya;
"- Bana Müsade." der
gider Dinlenme Vagonuna,
yada Yere çöker,
saklanır.

Makinist Hidayet deşmez bu Yarayı
küçültmez Fıkarayı;
"- Ekmek Yediğim Sofrada..." der,
hakimdir Uçkuruna.
Her ne kadar
kızsada Yozgat’a,
sormaz Hikayesini, Hislerini saklar,
Saygısı vardır ona.
Tiren
Yerköy üzerinden
Yozgat’a uğramadan
geçerken Kayseri’ye;
"- Allah kahretsin!" diye
Küfreder

Bir Gün
Ali’den bir Mektup gelir. Dürüye ile Evlenecektir,
Nüfus Kağıdı gerekir.
Hidayet düşüncelenir.
Hatice, onun Yüzündeki değişikliği görünce,
Sebebini arar;
"- Çok düşüncelisin!" diye sorar;
"- Benimle Evlenirmişin?" olur beklenmedik Cevap,
ekler yinede fakat;
"- Evli değilsen eğer?"
"- Hayır ama Bakirede..."
"- Olsun, önemli değil!"
Çıkarır Hatice’yi İşten Hidayet,
evlenirler nihayet

Bu Evlilikten
bir Kız Cocukları olur,
Doğumda Kan kaybından Hatice sizlere Ömür!
Kız Yetim büyür,
evlenir
ve Hidayet’e bir Kız Torun verir.

"- Onlar erer Muradına, biz Çıkalım Kerevetine..." derken
aradan koskocaman bir 35 Yıl geçer.
Bir Sabah erken
Hidayet Dede
Günlük-Güneşlik bir Günde
7 Yaındaki Torunu Aliye ile
El-Ele
Haydarpaşa Ana garının
-bugünki İstanbul Kültür ve Sanayi Fuarı’nın-
ikinci Kat Merdivenlrini çıkmaktadır.

Yer; Haydarpaşa Kültür ve Sanayi Fuarı.
Konu; Masal Diyarı.
Bölüm; Aliye’nin Hikayesi.

Burası
bir Zamanların İşçi Yatakhanesi.
Duşları, Helaları, küçük Odaları, çift Katlı Ranzaları, Yemek Salonu ve Mutfak...
değişmişlerdir mutlak!
Yukarı kıvrılarak
tırmanan loş Merdiven Boşluğu;
Üstü kirli-beyaz, yer-yer çatlak, araları Sıvalı-tozlu.
Duvarın altı; Yarısı yeşil Safran Boya,
Tavan Kireç-Badana
-eskisi gibi hala-

Sona
beş basamak kala
loş bir Koridorun Ucu doğdu.
-Dışardaki Aydınlığa ne oldu?-
Sondan dördüncüde
Koridorun Tavanı ve göründü Lambalar.
Üçüncü Basamakta
karşılıklı Odalar.
Son ikincide
belirdi geniş Çerçeveli, Tahta yalın Kapılar,
Son Basamak Ele verdi,
Sırt Duvarı isli-pisli,
Dilim-Dilim gri,
Döküm Kaloriferleri.
Yanıyor burha!
-sanki Kış ortası-
Ya Hidayet terli,
ya sıcak burası,
yada Mevsim başkası?
- Yaz değilmiydi Dışarısı?-

"- Dırrr..." diye zıylayan bir Zille
Makinist Hidayet kendine geldi.
Koridorun Dibinden birden
Yeri yalayıp gelen
yeşil Dalgacıklar belirdi,
-Köpük Uçları sarı idi-
Noktacıklar sivrildikçe-sivrildi,
çalkalanarak çarptı birbirine, kıvılcımlaştı,
Sıçradı Tavana, tırmandı heryana,
değdiği herşeyi Parlak Aydınlatarak
-Hidayet ve Aliye’yi bile-
Kenarları kalın Konturlu Çizgi Filimleri gibi,
Metal-Yapay bir Elbise giydirdi.
-Yada Hidayet’e öyle geldi-

Renk Şöleni yaklaştıkça-yaklaştı,
Ayak Uçlarına ulaştı,
Şaşırdı Hidayet;
"- Dikkat et!" diyerek
Aliye’yi gerisine aldı.

Karşılıklı-Yanlı açıldı Kapılar,
cıvıl-cıvıl Çocuklar dışarı fırladılar,
ardındanda Masallar;
" Omuzunda Papağanı,
7 Derya Kaptanı
Denizci Sinbad
Çocukları takmış peşine
Pupa-Yelken geliyor.
Uzun, önü açık, Yakası kalkık,
kırmızı renkli Altın İşlemeli Kaftanı
Yerleri süpürüyor.
Bir Gözü kapalı
Bağcıkları arkadan bağlı kara bir Kapla,
yarım görüyor.

Bir Çocuk onu Eteğinden çekti.
Durdu, döndü,
Cocuk Elindeki Kalemi uzatarak gülümsedi,
Simbad Çocuğa baktı
Bel Kuşağından
eğri Saplı Kamasıyla, Kırma Tabancası arasından
bir Fotoğraf çıkardı,
imzaladı.
Gülümseyerek Kalem ve Fotoğrafı
Çocuğa verdi.
Bilsen Çocuk ne sevindi.

"- Hayret!" diye
şaşırdı Makinist Hidayet;
"- Dün Akşam okumamışmıydım bu Masalı Aliye’ye,
iyi uyusun diye,
Rüya görüyorum herhalde?"
"Pamuk Prenses
El-Ele tutuşmuş 7 Cücesiyle
karşıdan çıka-geldi.
Sinbad,
bir Adım gerileyerek yana çekildi.
Üstü uzun Tüylü geniş Kenarlı Gemici Şapkasını Başından çıkardı,
Saygıyla öne eğildi, Şapkasını Yere yelpazeledi
ve
Pamuk Prensesi selamladı."

Aliye bağırdı;
"- Merhaba 7 Cüce!"
Çocuklar alkışladı.
"Biri Somurtkan, biri sevimli,
en uzunu Bilgiç, diğeri saf ve iri,
en Şişmanı aşık olanı, en zayıfı daha Çocuk,
en küçüğü akıllı
hepsi beyaz Sakallı,
hepsi Yerden bitme,
Hepsi yeşil-kırma uzun Küllahlı
ve
hepsinde aynı Elbise."

7 Cüce Aliye’yi selamladı.
3-5 Çocukta Neşeyle bu Guruba katıldı.
"Koridorun öbür Ucundan
gaklayıp-guklayarak
Zümrüt-ü-Anka Kuşu uça geldi.
Baş, Kanat ve Kuyruk Tüylerindeki Güneşin 7 rengi
değdiği herşeyi aydınlattı.
Tavandan yeşil Sarmaşıklar
etrafında 1001 renkli Damla-damla dolana
aşşağı Çiçekler sarktı.
Ağaç Dallar Duvarları deldi,
Masal Yeri vahşi bir Orman oluverdi."

"- Rüyanında böylesi!"
"- Efendim?" dedi Aliye Dedesine bakarak.
Hidayet Masaldan kurtaramıyorduki kendini;
"- Ben birşey demedim!" oldu Cevap.
"Kırmızı Çizmeli Kedi çıkarmış Çizmelerini
Eşşek-Köpek-Horoz Üçlüsü Bremen Mızıkacılarına
Yalın Ayak,
Kedi olarak
eşlik ediyor.
Fareli Köyün Kavalcısı takmış Peşine Çocukları
gülerek Dans ediyor."

Aliye’de o yana seyirtti,
Hidayet onu Kolundan çekti,
bıraksaydı
belkide Torununu kaybedecekti.
Dev Hagrit’in önünde
Hary Porter, Roy, ve Harmine
Kol-Kola yürüyor.
-İlk Filimlerindeki gibi yaşlanmamış hepsi-
hala Çocukça gülüyor.

Üç sihirli Sopa;
"- Sim, sala bim!" diye ateşlendi.
Kıvılcımların Işığında
Ezop, La Fonten, Grimm Kardeşler ve Nasrettin Hoca
Sahneye geldi.
"Eşşek anrdı Ahırdan,
Kaplumbağa üzerinde yan-gelip-yatmış Tavşan,
Yarışta Hedefi gözlüyor,
Yaşlı Kurt Ayak Uçları Unlu, Dadılık ediyor 7 Keçi Yavrusuna,
Karınca, kararınca Cır-Cır Böceğiyle Şarkı söyleyip Dans ediyor,
Aptal Tilki paylaşıyor Peyniri, Kurnaz Karganın samimiyetine katık,
Ali Baba Kardeşi Kasım’a veriyor Ekonomi Dersi,
40 Haramiler Alın Terini keşfetmiş, Haydut değiller artık,
Kırmızı Şapkalı Kız itiyor Tekerlekli Sandlyesini Yalancı Kurdun.
Ağzı kocama, Gözleri büyük, Kulakları uzun,
Alis sohpet ediyor Harikalar Diyarından çıka-gelmiş Hayvanlarıyla,
Gülüver, Karınca Boylu Düşmanlarıyla haşır-neşir çekişiyor hala,
Keloğlan, Kör-Dadal-Malkoçoğlu ve Tarkan’la Omuz-Omuza
Reklam Panosu önünde Çocuklara Poz verip Fotoğraf çektiriyor,
Uçan halı üstünde 4 Kişi geliyor;
Sihirli Lambasıyla Allaaddin,
yanında Lambanın Devi Dağduman,
Mahalla Köpeğim Duman
ve Peter Pan."

"- Dağn!" diye vuran Çan Sesiyle
Karşılı-yanlı Kapılar açıldı yine.
Masallar girdi içeri, yerli-yerine
Çocuklar üçüncü Kata seğirtti.
El Sanatları, Hüner Atolyelerine gitmeye.

Tahtadan Kol ve Bacakları,
Meşin Mentşeli Eklemleri
ve Yalan söyemekten uzamış yuvarlak-sivri Burnuyla
Koridorda
sadece
Pinokyo kaldı.
Yalancı Kukla
Hidayet ve Aliy’ye yaklaştı;
"- Bitti!" dedi;
"- Biten ne?" diye Hidayet usulca fısıldadı;
"- Masal Diyarı!"
ve
gıcırdayan Eklemlerinin üzerinde
yalpalayarak döndü arkasını
son açık Kapıyı arkasından kapayarak
kaybolup-gitti

Her ikiside şimdi
ikinci Katın eski İşçi Yatakhanesi
213 Numaralı Odanın önünde durdu.
Girdiler içeri.
Odada iki Katlı bir Ranza,
Naylon Muşambalı bir Masa,
iki Sandalye, eski bir Dolap, Duvarda bir Tahta Raf Kitap dolu,
Aliye, Ranzanın Kenarına Hidayet’in yanına oturduktan sonra
yorgun Bacaklarını kırıp-çekti Karnına,
Başını Hidayet’in Dizine koydu
yayıldı Yatağa;
"- Lütfen Bana Annemin Hikayesini anlat!" dedi.
Hikaye bittiğinde
Aliye çoktan uyumuştu.

"- Tak-tak!" diye Kapı vuruldu,
Rıfkı girdi Odaya.
-Hidayet’in Köylüsü, aynı Zamanda Oda arkadaşı-
"- Pişşt!" dedi Hidayet
Aliye’nin uyanmamasına dikkat ederek.

Haydarpaşa Garının üçüncü Katında Misafir Lojmanları var.
Mühendisler, Kalantorlar, Yüksek dereceli Görevliler, Yabancılar
ve Hanımlı Ailelere Özel
orda kalırlar.
-ki bu üçüncü Katı daha sonra Ziyaret edeceğiz-
vede bu Köylü Rıfkı’nın Hikayesini bir Güzel
orada dinleyeceğiz.



Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Haydarpaşa gar oteli 8 Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Haydarpaşa gar oteli 8 şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HAYDARPAŞA GAR OTELİ 8 şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL