2
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
2327
Okunma

senden önce..
hep ağladığım bir masalım vardı
annemin dilindeki çekmeceden çıktığında
ürktüğümü anlamasın diye
gözlerimi kapar uyur gibi yapardım
halbuki şapkadan tavşan çıkan
kent hikayeleriydi hepsi
sanırım babama olan özlemimle
birşeyleri değiştirmeye çalıştığım
tel örgülü oyunlar zamanıydı
sıfatsız, zamirsiz aşklar
siyah önlüklü resmiyette
beslenme aralarına denk gelirdi
öylesine utangaç
öylesine masumdu ki herşey
büyüdüğümde
tertemiz kalacağımı
kirlenmiş bütün dünyayı
çizgi film kahramanlarıyla
Kızılderililere karşı
kurtaracağımı sanırdım
gördüm ki
ne Kızılderililer vahşi
nede çizgi film kahramanları
gerçekmiş
yitirdiğim hayaller
daha ilk adımlarında
vurulup öldürüldüğü için
suçlanması gereken zaaflarımla
bir çok kez
yüreğimi aklıma asıp
nefretle intihar ettiğim oldu
hüviyetimde
adımın acı
soyadımın hayat olduğunu anladığımda
herkesin biraz ben
benimde
biraz herkes olduğumu kavradım
ihanet yığınlı metropol yaşamlar
birbirini ihbar ederken
kırsal terkedilmişlikte
kerpiç duvarların
rutubetli yüzyıllarına yazıldı düşler
doğdukları yerde ölenler
önce dövüldü baştan aşağı ateşlerle
sonra buz tutmuş korkulara gömüldü
her biri canlı canlı kültürleriyle
anlamadığım nedir biliyormusun
kendi üzerindeki
tek damla kana tahammülü olmayanlar
nasıl oldu da
bunca toprak, toprak dolusu kırmızıya
böylesine alıştılar
ben özleminle adı koyulmamış yokluğuna
deli raporlu yalnızlıklar çoğaltırken
kalabalık suskunluklar
dillerini kesip koparmışlar
bu nasıl ziyanlık
kabuğu tutmuş yarayı
hiç tanımadığın bir el
gelip kolayca kaldırabiliyor
çiçek tozları bağlanmış bahar
bir huzur zamanı kaybolup
tabiata mahşer mevsimi asılıyor
bazen kendime acıdığım bundandır
bas, bas bağırıyorum
ama kimlere duyuramıyorum
çözemediğim kadar
anladıklarımla
anlamsız hayat
oysa onca gökyüzüm oldu
yağmurlarım yağdı
karlarım öldü
çiçeklerim vardı
kurumuş yapraklarla
bir eylül zamanı
sulara dağıldı
gel görki
hüzün aşka yakışıyor
aşk insana
insan adamlığa yakışıyor
adam kadına
kadın çocuklara hayat oluyor
çocuklar büyümeden
öldürülüyor
en çokta böyle başlayan
böyle biten macerasıyla dünya
artık yaptığımız zulümden ötürü
insanlığın köklerinden nefret ediyor
sana kalk gidelim desem
gidecek bir yer yok biliyorum
terlemiş yapış yapış cüzdanlar
piramit desenli kağıtlara kul
mezar taşlarında ünvanlar
halbuki hepsi unutulmuş
secde bıkmış palyaçolardan
Allah kapamış dünyanın üzerini
papağan gibi saklanmış
sus, pus bütün cihan
senden sonra..
anlıyormusun
öncesi öldü
sonrası tek senle yeni yaşam
ve üşümüş gözlerinle baktığın
zatürre düşler romatizma ağrılı
kayıplar kayıp
ölenlerin çoğu kavgayla öldüler
anlıyormusun
tarifini yapamıyorum ya
işte orada bitiyorum aslında
kuşlar yanağında uçarken
kaç kez dudağının u dönüşünde uyudum
kaç kez kirpiklerinde uyandım
dahası rüzgarlarına alıştım
tabi ezberlemedim seni
mesela sabah kalktığımda
günaydın diyenler herkes
sen kalabalık bir tekil oldun
göğün sancağına ilk çektiğim
senin göz rengine atıf denizdir
beşinci mevsim oldun işte
yedi iklime sığmayan vakitte
acıyormuyum
hemde nasıl
bir yara düşün sensizlik irin
kabuk tutsa yine sökülür
olmadığın için
yinede
sana çocukların şarkısıyla geldim
köy yolunda açmış nergizle
dağın kar altından açan kızıyla
öyle ya dağınık sevebilir insan
çözümsüz ironiler
kıl payı ölmüş imgeler
sahi ömrüme kutsal aşk
senden sonra ölsem gam yerim
ben seninle yaşamı düşlüyorum
ben seninle kavgamı seviyorum
ben seninle sen oluyorum
anlıyormusun
öncesini öldürdüm
düşlerimde anonim sen
arınmış bütün özümle senleyim
...
hadi durma
kınayı saçlarının avucuna yak
gözlerimin içindeki düğünde karşılayayım seni