2
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1164
Okunma
ben o kıyıya yaklaşıp söz verdim
şimdi siz o dağları yükleyip yokluğa gidin
ve bu kara çalının kuyusundaki ipe
sarmaş dolaş güneş çubukları uzatan
mor gülümsemeler doldurun kalbime
külü savruldu duyan olmadı kara bela
yüzü dudaklarıyla koyu bir nehir
ve taşlarını seven köpükler yalvardı suya
ağlayan balıkları üzmesin kimse
söylesin
kıyısı toprağa çalan hatıralar
hatırlatacak size
kaybolan izlerimizi
ve o
dışarıda oynayan göğsü kanlı kelebekler
bir çiçeği hızlıca deren önsöz
dese ki ruhum ruhunda temizlendi
gördüm bir ağacın dallarını dokunurken uzayan ırmağa
sonunu biliyormuş gibi her şeyin
söz verdi yaprağıma
yarın
yarına dargınlık yok
kendi içini kanattı
ve her sabah yeniden uyandı göğe dirilen yüzüm
masal mı yoksa yalan mı söylüyordum
yoksa içim içinde yırtılırken teselli bulduğum
eski bir mezarı mı uyandırıyordum koynunda
ilhakı son çağın ilk aşkı
öyle mi olur bilmiyorum
tutulsa yaz sıcak sıcak
kaynatıp dursa ağzımdan çıkan sözleri
buhar olup sevmez miydim ağlayan bulutları.