1
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
903
Okunma
dağınık sofradan kalktı canımın içi
ya yollar ayrılıyordu çok isteyince
ya ırmaklar kavuşuyordu denize
kime sarılsam boşluğun kalbi
unuttum artık bildiklerimi
aklıma bir şey gelmiyordu dua ederken
ot işte
yeşermiş sarı olmuş biçare
bir birine karışmış uzun toprak
kuşların gözlerine bakıp ağladım
inansam
inandırılsam hiç olmadığıma
geceler böldü aramızı
yavaş yavaş yaprakları kımıldadı ayrılık ağacının
sandım ki o an ses verip avutacaklar beni
döndüm kırların dirilen dudağına
bir şey söyleyin lütfen bir şey
kuyu güllerinin kuruyan ağzı
hatıralarımızı kucaklayıp söz versin bize
rüzgarlar özleyip yol bulsun ayrılıklara
burada durup sonsuzlukla savaşıyorum
kazasker çeşmesinin önünde güneşe
sırtını dönüp kanatlarının şişmesini isteyen
bu tuhaf var oluşumu affedin
sırrı sarkmış bir sarmaşıktan sesleniyorum kabirdeki çocuğa
bütün anneler uzuvlarının bittiği yerde yeşerip
beyaz ateşlerle ölen çocuklarını uyandırsın
şefkat bir daha kimin saçında soğuyacaksa
o dalsın bir sonraki uykuya
göz yaşlarıyla sarılıp seviyorum desin
avazında yok olan ruha.