2
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
1815
Okunma

bölünmüş vakitlerimin
tek bütün halisin
...
sesin geçiyor
anımsadığım kadar sessiz
içinde hüzün saklayan
nasılda okuyorum kenti sesinle
paragraf başı sokaklar
hantal virgüller halinde ayyaş zaman
üç nokta bitimli aşk
bir yalnızlığın ünlemiyle son
teğet geçiyorum kalabalık kelimeleri
gözlerinde baktığın sesle ayılıyorum
düşlerin geçiyor
duvarların çatlak acılarından
özlemeye yemin ettiğim bir vakit
saçı örgülü bir kız oluyor dilin
yalın harfler giymiş
karmaşık desenli hayalleri görüyorum
koşuyorum
yakınımdaki uzak sana
çıplak hecelerle soluyorum sesini
camekan ardı buğuda
ayrı istikametten gelen suların
birleştiği yerde ağlıyorum
yapma
düşünüyorum sesini
bir kapı önünde unutulmuş şiir
başından sonuna dudaklarınla okuyorum
dağınık resim tasviri gece
karanlığın boşluğu kırmızı şarap
şişenin ağzında sesin
acımtırak haliyle içiyorum
sesin geçiyor
mevsimin alışamadığı renklerinden
mavi rüyalar söylüyorsun
kavun içi rakamlar çocuk gözlerinde
bakıyorsun eflatun bir kente
bütün alfabeyi ilikliyorsun
ağaçların gövdesine
bir masal geçiyor denizden
güvertede konuşmanın resmi
tuhaf bir ütopya
görsel içinde anlaşılmazlık
kimseler anlamıyor
ki sesin bir temmuz karıyla yağıyor
duyuyorum seni
duyumda sonbahar
çıplak dalların hüznüyle anlıyorum
balkonlardan sarkan sardunya
kaldırımların tenine değiyor
ucunda hep söylediğin şarkı
bir kuru yaprak tutulması
nar dağınığı sözcükler
senfonik bu ağır slow tat
paltomun içinde saklıyorum seni
gramofonda bir eski gömü sesin
ardında çatlak figürlü
ahşap yanığıyla binbir gece masalı
Sokrates’li mum ışığında müzik
ve dolunaya sarılmış
fısıltınla eriyorum
kara kalem renginde
esmer kaçağım işte
donuk mat bir gölgem
ağır bir sevdayla
sana uyuyorum...
sesinin atları
duyumun bozkırında koşuyor..