1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1760
Okunma

isimsiz hataların müsait yeri gözlerimdeki küçük delik
gözlerimi kapıyorum bir şarkı çalıyor kaldırım üzerinde
beklenen olmadan da güzel. bilmiyordum tanıdığımda daha çok seveceğimi kendimi
üstüne telaşla sürçmeler de
bir nedeni olmadan düşüyorum
düştüğüm yer de kan yara
tedirginliğiyle şık kirli ayakkabılar giyiyorum
yasaklanırken, eriyorsun
bu dünyaya aitsin sen de, topraksın, kar gibi, yağmur su
karlar yağar, kuşlar göçer, herkes gider, yollar kalır geride
insan bekler kaybolurken ay ışığı
elleri üşür insanın, sıcacık dili üşür,
dil aşkın vazovagal senkopu
saksafon tarihinde ilk gelen tükürük yalnızlığa küfürdür
sen gezegenleri karıştırıyorsun
dünya bir gazelin planlanmış iki mısrasına denk düşüyor, uzay çağında
hâlâ elma işe yarıyor
olmuyor, kendi affına sığınmamalı insan
bu odayı karanlıklar basıyor perdeler kapalı gece genleşiyor
baharın geldiği pişmanlık sokağında avazı çıktığı kadar bağırası gelirken
can, rahatlatmıyor ilaçlar, tedirginlik, titreme uzun uzun
eşlik etmenin sana benzeyen bir yanı var
işin gerçeği küçük bir kap yeter insan ağlarken
tuzlamak için kalbi
yalnızca erimiyor, kısalıyorsun da
bilmiyorum başka bir çekirdeğin içinde kalmalıydın
ismini. böyle olduğunu bilseydi ellerin, ’af diliyorum’ derdi
anlar ellerin, sıyrılır bir mavinin lekesinde dünyadan
bir su damlasından daha görkemli olamazken dünya
gözlerin damla
sen dilersen diğer canlılar da ağlayabilirler seninle
hep sevdiğin şeyler, nefret ettiğin falan filan, namuslu bir çay
beni affet bu gece, kırık ayna, sade et, fedakar kemik, bir nedeni olmamalı
kaç x’li ruh bu, düşüyorum karşılık acılar hızlı
etkisini sabah gösteren ilaçlar kadar cahiliz mide konusunda
mücadele edebiliyorum bazen ciddi, yaşamak güzel olabilseydi eğer
her sabah sabaha kadar oturmanın manası olsaydı
yine ses yitiminde gerekli vakitleri olmalıydı insanın
affedebilirdi insan belki kendini
yaralar kapanır kapanmaz
inanırken hatalar büyüktür, şimdi bankada sıraya girmekten korkuyorum
ışıktan, mutlu seslerden, okşanası tenlerden
cesaretimi aldığım ateşin ellerimin ayasını parlattığı yer de
bir kabahat da buluyorum hayran kalmamak adına kendime
kendimle insanlığa karışmanın o ağır kokusu
kucaklamanın insanlık taşıdığı yıllardan payıma şimdi anarşi
ne çok arkadaş yitirdik düşünürken
tatlı tatlı yedi yıllar kalbimizdeki ümidi
sen de korkuyorsun nefesinin kesilmesinden
ölümün en kolayını talep etmenin saçmalığıyla geri dönüyorum
övecek dizlerim var bir gün daha yürümek için
yaşarken tasarlanan hayatların hayalleri herkes içindir
göğe bakarım, bir melek daha sarar biri için bu hayali
kanalizasyona akarken kanım, rutubet kokuyor yüzüm, elim
hayretle dokunuyorum ayaklarıma
yürüyebiliyorum
çatlıyor sesi kemiğin
veda edemiyorum, sevmiyorum dilemiyorum yağmur su
bir nedeni olmamalı, anahtarlar uymasa da insan girmeli o eve
ben o evi hiç bilmiyorum
hiddetlenmiyorum
kifayetsiz yaralarımı insanların tarihine sarıyorum
nöbetçi kelimeler de bırakmıyorum
vesaire pas tutuyor
dünden kendimi daha yalnız ıslatırken
bir karganın gagası arasında kalan don
sana diyorum, rüzgârı tanıyorsun bu film değil
parmakuçlarımı iyi tanıyorsun
lütfen ama lütfen ey güzel kırmızı mandal
görebilsin onu herkes
bir gecelik de olsa mumu
o söndürsün
5.0
100% (7)