12
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
1668
Okunma
Geç kaldığım ömrümün
kıyametinde bulmuştum seni..
Zihnimde sanrılar
içimde kundaklanmış sancılar
örtülmüştü kapılar bir bir..
Öyle bir uçurumdu ki ellerim
hayaldi boşluğa uzanmak bile
kederli ve bezgin şarkılardan yılmıştı dilim..
Her gece
ölgün, titrek bir lamba alevinde
yıkanmaktı alnımın yazısı
ki mâhirdim ben yitirmekte kendimi;
kül içinde boğulmaktı ateşlenmelerim...
Usulca toplardım ağlarımı umuttan
bir yudum da olsa içebilmek için
damarımda yol alan zehrinin tortusundan..
Ar damarı yoktu oysa
zihnime gerdiğim perdelerin;
ne vakit düşsem gözlerinin çukuruna
şehlâ düşünceler sıkardı yüreğimi
yıkılırdı kerpiçten düşlerim...
tenhâ denizlerden geçip sonra
boğulurdum martı telâşında..
İşte böyle..
Böyle işte..
İçim ayaz; kırgınım şubata
Nasıl yeşerir yeniden
eteklerimden dökülen bunca yaprak...
Bilir misin?
Sahi; bilsen söyler misin?
Avuçlarım semâya dönük
fatihâlar üflerim genzimdeki hançere
yutkundukça yırtılmayasın diye...
Ne zaman biter ki
yolu izi belirsiz bu seyir..
Adın dilimde yataksız nehir...
Özlem TARHAN
Ocak/2015