3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1080
Okunma
’gittiğine inandır beni
dön dersem namerdim ’
herkes bir yaraya bakıp dururken
ben o kentlerin ölü kuşlarına ağladım
acıdan düştüm hayatın içine
toy bir yalnızlığı hüzne bulayan
uzak iklimlerden geliyor idim
sevmek kalmış aklımın izbelerinde
sevilmekse büyük yanılgı
Babil’in keşfinden çok önceydi
Üsküdar’a uzanan bu trajedi
köhne bir otel odası tek tanığıdır
ucundan tuttuğum dalgakıranların
omuz başımda papirüslerin işkencesidir
eski kapılar ardında devrilen taşlar
ya da boşlukta sallanan sözler gibisinden
yarına izi kalmayacaksa
aşka benzetmek mi gerek acı içinde kıvranan bir öyküyü
tüm gerçeklerin yansımasıdır terminal kapısına saklamak bir gemiyi
kocaman bir yalanın aynasıdır
çerçeveye gizlenmiş anıların siyah beyaz gülüşü
saçların her uzadığında burnuna değen alınganlığın bakar yalnızlığa
sonra yine alışmak gerekir
kapkara teniyle sırıtan asi bir resmin susuşuna
nasıl itiraf ederim düştüğüm yerleri
dizlerimde hala acısı düğümleniyorken
nasıl derim örtün üstüme silinsin bu kara yazı
bir aşkın kucağında gözyaşı büyütürken
kolay olmuyor ihtimaller ardına saklamak bir düşü
gökten ayrıldıkça güneşe küsüyor insan
baharı özleyen bir kış gününde
eriyorum yeniden tuzla buz gibi
nerede kalmıştı
hangi göçük saklamıştı
şeffaf bir masalın masum çocuğunu
Allah’ım tersine dönsün zaman
bir ömürde bin kez öldüm ben