0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
903
Okunma

Tutsalardı göl Hakan’ın sözünü
Yarınları garantiydi, ibretlik
Söndürseler cahilliğin közünü
Olacaktı ati, çantada kekelik
Sabırsızca geri döndü o peri
Bozuldu tılsımı açıldı kutu
Servet geliyordu şöhretten geri
Ol bakışla almasaydı kaderi
Zoya Tülek Aktulpar’a binende
Gaipten bir sesle açıldı kapı
Hilebaz çeliği ‘pîri’ delende
Suya başkaldırdı topraktan yapı
O Tulpar ki şaha kalktı uzaktan
Diyarımda aldı acı soluğu
Kaçış olmaz ermemişe tuzaktan
Havası ondandır, suyu, oluğu
Kuşlar hasretini alıp getirdi
Dediler burası vatan toprağı
Ayrılık ömrümü yedi bitirdi
Tükenmez ümidin, gönül sığnağı
Sen olmadan devran dönse neyime
Kurur kalır kemiklerim etlerim
Tüleğinde oynar kuşlar deyim’e
Cevap vermez kederlerim düşlerim
Eski tüyler dökülmeden yenisi
Getirmez ruhuma ılık bir nefes
Yüzmeyi unutmuş Nuh’un gemisi
Seninle bulacak yeniden heves
Tüm canlılar sana derdin dökerdi
Taşırdın omzunda küheylan gibi
Unutulmasaydın kimler bükerdi
Açılmış başını, baharda tipi
Abdurrahim KÜÇÜK
Aktulpar : Zoya Tüblek’i atı
PİR :Hızır
Tülek : Hayvanların eski tüylerini döktükleri yer